Tebliğname No : 11 - 2010/309913MAHKEMESİ : İstanbul 1. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 06/05/2010NUMARASI : 2009/67 (E) ve 2010/197 (K)Suç : Nitelikli dolandırıcılıkDosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır. Temyiz talebinde bulunmayan sanık H.. A..'ın mağduru telefonla arayarak hacdan gelmesi sebebi ile kutladığı ve kendisini de Sultanahmet Camii imamı Emin hoca olarak tanıtarak yakınlık kurduğu ve hemşehrisi olan birine protez kol yaptırmak için yardım toplandığını, 800 TL açık olduğunu, yardım edip etmeyeceğini sorduğu, mağdurun kabul etmesi üzerine bir kolu sakat olan sanık Recep'in mağdurun yanına parayı almak için gittiği, kendisi için para toplandığı ve E.. H..'nın parayı almak için gönderdiğini söylediği, ancak mağdurun daha önceden Sultanahmet Camii Derneği ile görüşerek Emin isimli bir kişi olmadığını tespit ettiği ve polisi aradığından sanıkların parayı almadan yakalandıkları olayda, sanıkların kendilerini imam olarak tanıtmalarının yakınlık kurma amacına yönelik olduğu, Recep'in protez kolunun duygu sömürüsünde kullanıldığı ve protez kol yaptırmak için yardım topladıklarını beyan etmelerinin TCK’nın 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde TCK’nın 158/1-a maddesi gereğince hüküm kurularak fazla ceza tayini,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozmanın CMUK'nın 325.maddesi gereğince temyiz talebinde bulunmayan sanık H.. A..’a sirayetine, 16/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.