Tebliğname No : 11 - 2010/254243MAHKEMESİ : Bakırköy 13. Ağır Ceza MahkemesiTARİHİ : 04/02/2010NUMARASI : 2009/316 (E) ve 2010/16 (K)SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de;“Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin,banka veya kredi kurumlarının,özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin,kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır. Bilişim sisteminden maksat,verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların,ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.Sanığın, kardeşi olan A.. Ö..'e ait olan ve İş Bankası Bingöl Şubesi nezdinde bulunan çek hesabından, 30/05/2007 düzenleme tarihli, keşide yeri İstanbul olan, 1450 TL bedel içeren ve aynı banka şubesine ait 30/08/2007 düzenleme tarihli, keşide yeri İstanbul olan, 2500 TL bedel içeren hesap sahibinin bilgisi ve rızası dışında düzenledikten sonra bir ticari alışverişe istinaden aldığı mal karşılığında katılan M.. K..'e vererek haksız menfaat temin etmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; 1- Yargılama konusu olan çeklerin katılan tarafından ilgili bankaya ibraz edildiğinde karşılıksız kaldığının tespit edilmesinin dışında tahrifat yapılarak çeklerin sahte oluşturulduğuna dair herhangi bir belirlemenin söz konusu olmadığı, sanığın aşamalarda verdiği ifadelerinde; söz konusu çekler üzerindeki imzaların kendisine ait olduğunu ve ticari bir alışveriş kapsamında katılana aldığı mal karşılığında verdiğini, borcunu kabul ettiğini, bu şekilde bir çok çek keşide ettiğini, söz konusu çeklerin kardeşi A..Ö..'e ait olduğunu, kendisine çek keşide etme yetkisi vereceğini ancak sonradan bu yetkiyi vermekten vazgeçtiğini savunduğu, sanık ile katılan arasında mal alışverişine dayanan ticari bir ilişkinin bulunduğunun dosya kapsamına göre sabit olduğu, sanığın, bu ticari ilişki sürecinde katılana yönelik herhangi bir hileli davranışta bulunarak katılanı aldattığına veya haksız menfaat temin etmeye yönelik bir davranış sergilediğine dair delilin veya buna ilişkin bir iddianın da söz konusu olmadığı dikkate alınarak, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması ve sanığın somut olayda suç kastının bulunup bulunmadığının belirlenebilmesi bakımından, söz konusu çeklerin hesap sahibi olduğu belirlenen A.. Ö..'in duruşmaya çağrılıp ifadesinin alınarak yargılama konusu olan çeklerin sanık tarafından düzenlenmesinde bilgisi ve rızasının bulunup bulunmadığının sorulması, sanığın daha önceki tarihlerde bu şekilde çek düzenleyip düzenlemediği hususlarının araştırılıp gerekirse ilgili bankadan sorularak net bir şekilde açıklığa kavuşturulması, sanığın katılan ile arasında daha önceden bu tür bir ticari alışverişin olup olmadığı ve bu ticari alışverişleri kapsamında bu şekilde çek verip vermediği, vermiş ise çek bedellerini ödeyip ödemediğinin tespit edilmesinden sonra toplanan delilere göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, 2- Kabule göre de; a- 5237 sayılı TCK'nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f), (j) ve (k) bentlerinde sayılan hallerde adli para cezasının tayininde öncelikle suçtan elde edilen haksız menfaat miktarının belli olup olmadığına bakılacaktır. Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli değil ise, 5 ila 5.000 tam gün arasında TCK'nın 61. maddesi hükmü göz önünde bulundurularak takdir edilen gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir. Eğer suçtan elde edilen haksız menfaat miktarı belli ise; o takdirde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 YTL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezası belirlenecektir. Sonuç adli para cezasının bu açıklamalar doğrultusunda sanık hakkında 5237 Sayılı TCK'nın 158/1, e, son maddesi gereğince haksız menfaat miktarının 3950 TL ve haksız menfaatin iki katının 7900 TL olması dikkate alınarak temel cezanın bu miktardan az olmayacak şekilde belirlenip, sanığın, 395 gün adli para cezasıyla cezalandırılması yerine, temel cezanın 200 gün olarak belirlenerek eksik ceza tayini, b- Sanığın söz konusu çekleri katılana farklı ticari alışverişlerine istinaden farklı tarihlerde mi verdiği yoksa aynı alışveriş kapsamında aynı zamanda mı verdiği hususunun net bir şekilde belirlenmeden isabetsiz gerekçelerle sanık hakkında teselsül hükümlerinin uygulanması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, CMUK'nın 326/son maddesi gereği sonuç ceza miktarı itibariyle sanığın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 16.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.