Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11448 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18442 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSUÇ : Güveni kötüye kullanmaHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü;Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.Somut olayda; sanık ...'ın, ...plaka sayılı kamyon ile şikâyetçi ...’ya ait 64.132,00 TL değerinde olan orkide marka ayçiçek yağlarını İzmir’den Amasya'ya götürmesi gerekirken, Kayseri’ye götürerek temyiz dışı sanık ...'ya borcuna karşılık verdiği anlaşıldığından, eyleminin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yargıtay CGK’nın 26.03.2013 tarih ve 2012/6-1232-2013/106 sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesinin, pişmanlık sonucu gerçekleştirilmiş olan iade ve tazmini esas alan bir düzenleme olması karşısında, suçtan elde ettiği para halen kendisinde bulunan sanığın yalnızca yağları sattığı yeri göstermiş olması nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayacağı; öte yandan Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünün tutanağa geçirilmesinden sonra gerekçeli kararda iddia ve savunmaya yer verilmesi nedeniyle bu yönlerden bozma talep eden tebliğnamedeki düşüncelere iştirak edilmemiştir. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin 1. fıkrasının “c” bendinde yer alan hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğun, kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmeye kadar, üstsoyları ile diğer kişiler yönünden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar sürmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, 5237 sayılı Kanun'un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından tamamen çıkarılıp yerine, "53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın “c” bendinde yer alan, kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmalarına" denilmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.