Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10893 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17700 - Esas Yıl 2012
Tebliğname No : 11 - 2010/138376MAHKEMESİ : Samsun 1. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 09/12/2009NUMARASI : 2008/790 (E) ve 2009/1193 (K)SUÇ : Dolandırıcılık Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.Sanığın, daha öncesinden tanımadığı şikâyetçi İhsan’a kendisini 19 Mayıs Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak tanıttığı, sohbet sırasında tüm çocuklarının çalışma durumlarını sorduğu, 650 TL karşılığında çalıştığını öğrendiği şikâyetçinin oğlu olan Zafer’in maaşının çok az olduğunu, üniversite rektörünün şoförü olarak işe aldırabileceğini vaat ederek şikâyetçiden oğluna ait nüfus cüzdanı, adli sicil kaydı ve ikametgâh ilmuhaberi gibi resmi işlemlerde kullanılan belgeleri istediği, ilk aşamada sanığın şikâyetçiden bu iş için 105 TL, daha sonraki aşamada da rapor için 165 TL para aldığı, şikâyetçinin sanığın hareketlerinden şüphelenmesi üzerine kendisini telefonla arayarak parasını geri istediği, dolandırıcılıktan dava açacağını belirten şikâyetçiye almış olduğu 270 TL’yi posta yoluyla iade ettiğinin iddia olunduğu olayda;Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Sanığın değişik zamanlarda ve farklı bahanelerle şikâyetçiden menfaat temin ettiğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, eksik ceza tayin edilmesi,2-Sanığın adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, 5271 sayılı CMK'nın 231/6-a maddesi kapsamında mahkûmiyet hükmü niteliğinde olmaması karşısında; daha önceki mahkûmiyeti esas alınmak suretiyle yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle TCK’nın 50, 51 ve CMK’nın 231. maddelerinin uygulanmamasına karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanunun 326. maddesi gereğince sonuç ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış haklarının gözetilmesine, 02.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.