Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10600 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 10282 - Esas Yıl 2011





Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Dosya içeriğine göre sanık müdafiinin diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte birtakım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Sağlık Bakanlığı'nın 11.05.2000 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği'nin 37. maddesinde yataklı tedavi kuruluşları, acil sağlık hizmetlerinin bedelini hizmet sundukları kişinin ödeme imkanları çerçevesinde tahsil ederler hükmü ve Başbakanlığın 200813 sayılı genelgesinde; 1) Acil sağlık hizmeti vermekle yükümlü bulunan sağlık kuruluşları, acil vakaları hastanın sağlık güvencesi olup olmadığına veya ödeme gücü bulunup bulunmadığına bakmaksızın kabul edecek ve gerekli tıbbi müdahaleyi kayıtsız-şartsız ve gecikmeksizin yapacaktır. Hiçbir sağlık kuruluşu acil olarak gelen hastalara yeterli personeli veya donanımı olmadığı, ilgili birimi veya boş yatağı bulunmadığı, hastanın sağlık güvencesi olmadığı ve benzeri sebepler ile gerekli acil tıbbi müdahaleyi yapmaktan kaçınmayacaktır. 7) Acil olarak sağlık kuruluşuna müracaat eden hastaların acil tıbbi müdahale ve tedavileri yapılırken hiçbir surette tedavi masraflarının nasıl karşılanacağı sorgulanmayacaktır. Hizmet bedelinin tahsili ile ilgili işlemler acil müdahale sağlandıktan sonra yapılacaktır. 9) Herhangi bir sağlık güvencesi olmayan vatandaşlarımızdan ödeme gücü bulunmayanların acil sağlık hizmeti bedelleri kendilerinden talep edilmeyecektir. Bunlardan kamuya ait sağlık kuruluşlarından ve ayakta teşhis ve tedavi yapan özel sağlık kuruluşlarından acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu hükümleri çerçevesinde sağlık kuruluşunun bulunduğu yer sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfından talep edilecektir. Bu konuda gerekli tedbirler ilgili vakıf başkanlıklarınca alınacaktır. Özel hastanelerden acil sağlık hizmeti alanların hizmet bedelleri ise talep edilmesi halinde 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu'nun 32., 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 38. ve 60., 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nun 18. maddeleri gereğince sağlık kuruluşunun bulunduğu yerin belediyesince ödenecektir. Bu amaçla belediyelerce bütçelerine yeterli ödenek konulacaktır, hükmünü amirdir. Somut olayda; 4 yaşındaki kızının düşmesi sonucu poşet içindeki tığın çocuğun göğsüne saplanması nedeniyle çocuğunu önce devlet hastanesi oradan da B…… Hastanesinin acil polikliniğine yetiştirerek tedavisini yaptıran ve bu tedavileri esnasında kardeşinin çocuğuna ait yeşil kart karnesini kullanan sanığın savunmalarında herhangi bir sosyal güvencesi ve ekonomik gelirinin olmadığını, kardeşinin yeşil kartı ile hastaneye götürmek zorunda kaldığını ve tedavisini o şekilde yaptırdığını beyan etmesi karşısında, sanığın hiçbir sosyal güvencesinin olmaması ve ödeme gücünün bulunmaması nedeniyle kendisinden acil sağlık hizmet bedellerinin alınamayacağı ve bu nedenle herhangi bir zararın söz konusu olmayacağı anlaşılmakla, sanığa atılı suçun unsurları bakımından oluşmadığı nazara alınarak beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi, Kabule göre de; kardeşinin çocuğuna ait sağlık karnesi ile kendi çocuğunu tedavi ettiren sanığın, dosyadaki belgelerden ne kadar sağlık harcaması yaptığının tam olarak anlaşılamaması karşısında, 5237 sayılı TCK'nın 1581-son maddesine göre hükmedilecek adli para cezasına esas olmak üzere yapılan harcama tutarı miktarının belirlenmesinden sonra hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde ceza tayini, Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa'nın 81. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 23.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.