Tebliğname No : 4 - 2011/357758MAHKEMESİ : İzmir 1. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 16/05/2011NUMARASI : 2010/330 (E) ve 2011/412 (K)SUÇ : Nitelikli mala zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme Dosya incelenerek gereği düşünüldü;5237 sayılı TCK’nın “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının, “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar ”başlıklı birinci bölümünde, 265. maddesi ile düzenlenen; “Görevini Yaptırmamak İçin Direnme” suçuyla korunan hukuki yarar, kamu idaresinin güvenilirliği ve işleyişi olup; bu suçta, kamu faaliyetlerine kişilerin saygı göstermelerinin sağlanması ve kamu görevlerinin yerine getirilmesini dolayısıyla da kamu görevini yerine getirenleri engellemeye yönelik fiillerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, kendisine verilen görevi yerine getirmekte olan kamu görevlisine karşı cebir ve/veya tehdit fiili gerçekleştirilmiş bulunduğundan bu suçla aynı zamanda kişi özgürlüğü ve beden bütünlüğü de korunmaktadır. Maddede düzenlenen görevini yaptırmamak için direnme suçu, seçimlik hareketli bir suç olup kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir ve/veya tehdit kullanılması ile suç oluşmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, öncelikle engellenmek istenen işin o kamu görevlisinin görevine giriyor olması zorunludur. Zira madde, kamu görevlisinin yerine getirdiği herhangi bir iş için değil, görevine giren bir iş için koruma sağlamaktadır. Cebir, kamu görevlisine karşı fiziki güç kullanılmasıdır. Cebrin sınırı, kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hâli kapsamında değiştirilebilecek boyutta olmasıdır. Cebirle, kasten yaralamanın neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine sebebiyet verilirse, fail ayrıca bu suçtan da beşinci fıkra uyarınca cezalandırılacaktır. Cebir veya tehdidin alenî olması şart değildir. Bu manada cebir ve tehdit, kamu görevlisinin görevini yerine getirmesini engellemeye elverişli, doğrudan kamu görevlisine yönelik ve ortadan kaldırılmadığı sürece göreve devam edilmesine engel olan güç kullanılmasını ifade eder.Mala zarar verme suçu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanılış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.Olay tarihinde kasten yaralama suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında, gözaltına alındıktan sonra emniyet müdürlüğüne ait araca alınması sırasında ellerini ve ayaklarını aracın kapısına dayayarak araca binmemekte direnç göstermek suretiyle polis memurlarının görevlerini yapmalarına engel olmak amacıyla direnen sanığın, araca alınmasında sonra da, söz konusu resmi ekip aracının arka kısmında bulunan demir muhafazası bölümünü, görgü tespit tutanağında belirlendiği şekilde kırarak kamu malına zarar verdiğinin iddia edildiği olayda;Adli sicil kayıtlarında görünen bir kısım suçlarına ilişkin cezai ehliyeti bulunmadığından güvenlik tedbirine hükmedildiği anlaşılan ve temyiz dilekçesi ile birlikte ibraz ettiği Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'nce düzenlenen 13.05.2005 tarihli rapora göre de; akli arızasının bulunduğu saptanan sanığın, 5271 sayılı CMK'nın 74. maddesi uyarınca Adli Tıp Kurumu'na sevkinin sağlanarak, suç tarihinde 5237 sayılı TCK'nın 32. maddesi anlamında “işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış” olup olmadığı araştırılıp, sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ile kamu malına zarar verme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.