Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10347 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21187 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 4 - 2011/303330MAHKEMESİ : Gaziantep 10. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 21/04/2011NUMARASI : 2010/232 (E) ve 2011/270 (K)SUÇ : Mala zarar verme, hakaret, tehditDosya incelenerek gereği düşünüldü;Mala zarar verme suçu, başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç,seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma,yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanılış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder.Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır.Bozma,suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir. Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek yada yakıştırmalarda bulunmak yada sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur.İsnadın ispatı konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek;mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Tehdit, bir kimsenin başkasını,kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin,onun iç huzurunu bozmaya,onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir.Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi,verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir.Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez.Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır.Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır. Olay tarihinde sanık H.. S..'ün, resmi nikahlı evli olduğu fakat fiilen ayrı olarak yaşadığı eşi şikayetçi G.. S..'e ait ikamete gelerek ailevi nedenlerle tartıştığı şikayetçiye hitaben '' sürtük seni öldüreceğim '' şeklinde hakaret ve tehdit içerikli sözler söylediği ve sonrasında söz konusu ikametin ahşap olan giriş kapısını görgü tespit tutanağında belirlendiği şekilde kırdığı, diğer sanık G.. B..'nun ise kendisine ait cep telefonundan, şikayetçinin kullanmakta olduğu cep telefonuna, tutanak ile tespit olunan '' senin gibi orospu bu dünyaya gelmemiş, kahpe '' şeklinde hakaret içerikli mesajı gönderdiği, bu şekilde sanık H.. S..'ün, hakaret, tehdit ve mala zarar verme suçlarını, sanık G.. B..'nun ise hakaret suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; Sanık H.. S.. hakkında şikayetçiye yönelik hakaret ve tehdit suçlarından da kamu davasının açılmış olmasına rağmen söz konusu suçlardan hüküm kurulmadığı anlaşılmış ise de; zamanaşımı içerisinde karar verilebileceği kabul edilmiştir. 1- Suç tarihi itibariyle resmi nikahlı evli görünen şikayetçi G.. S.. ile sanık H.. S..'ün soruşturma ve yargılama aşamalarında verdikleri ifadelerinde resmi nikahlı evli olduklarına dair beyanları nazara alınarak; suç tarihinde eşler arasında görülmekte olan boşanma davasının bulunup bulunmadığı ve bu dava ile ilgili "yargısal fiili ayrılık kararı " verilmiş olup olmadığının kesin surette saptanarak, 5237 sayılı TCK'nın 167/1-a maddesine göre, '' haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin zararına suçun işlenmesi halinde ilgili akraba hakkında ceza verilmeyeceği '' hükmü ile aynı kanun maddesinin 2. fıkrasındaki ; haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin zararına olarak bu suçun işlenmesi halinde ilgili akraba hakkında verilecek ceza yarısı oranında indirilir '' hükmü de gözetilerek, şikayetçi ile sanık haklarında ayrılık kararı verilip verilmediği araştırılıp, sanık hakkında mala zarar verme suçuna ilişkin olarak şahsi cezasızlık ve cezada indirim düzenleyen 5237 sayılı TCK'nın 167. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,2-Sanık G.. B.. hakkında tehdit suçundan kamu davasının açılmamasına ve tüm dosya kapsamında göre de, şikayetçinin buna ilişkin herhangi bir iddiasının bulunmamasına rağmen tehdit suçundan ceza tayin edilmesi,3-Sanık G.. B..'nun soruşturma aşamasında verdiği ifadesinde; şikayetçinin kendisine yönelik hakaret içerikli sözler söylemesine karşılık olarak söz konusu mesajı çektiğini belirtmesi karşısında; bu hususun karar yerinde tartışılarak sonucuna göre de; 5237 sayılı TCK'nın 129/3. maddesindeki haksız tahrik hükümlerinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmemesi, 4- 5237 sayılı TCK’nın 53.maddesinin 3. fıkrası uyarınca 53/1-c bendindeki “ velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunma haklarından yoksunluğun ” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, altsoyu haricindeki kişiler yönünden ise söz konusu hak yoksunluklarının hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceğinin gerektiği gözetilmeden kanundaki düzenlemeye aykırı olarak yazılı şekilde hükümlerin kurulması,Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ve sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.