Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10295 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20002 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 4 - 2011/309534MAHKEMESİ : Tunceli Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 28/12/2010NUMARASI : 2010/177 (E) ve 2010/198 (K)SUÇ : Mala zarar verme, hakaret, tehditDosya incelenerek gereği düşünüldü;Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir. Hakaret suçunun oluşabilmesi için, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını incitecek ölçüde, somut bir fiil veya olgu isnat etmek ya da yakıştırmalarda bulunmak ya da sövmek gerekmektedir. Kişiye isnat edilen somut fiil veya olgunun gerçek olup olmamasının bir önemi yoktur. İsnadın ispatı konusu ayrıdır. Somut bir fiil ve olgu isnat etmek; mağdurun onur şeref ve saygınlığını incitecek nitelikte olacaktır. Mağdura yüklenen fiil ve olgunun belirli olması şarttır. Fiilin somut sayılabilmesi için, şahsa, şekle, konuya, yere ve zamana ilişkin unsurlar gösterilmiş olmalıdır. Bu unsurların tamamının birlikte söylenmesi şart değildir. Sözlerin isnat edilen fiilî belirleyecek açıklıkta olması yeterlidir. Çoğu zaman isnat edilen fiil ve olgunun, hangi zaman ve yerde meydana geldiğinin belirtilmesi, onur ve saygınlığı incitecek niteliği tespit için yeterli olmaktadır. Tarafların sosyal durumları, sözlerin söylendiği yer ve söyleniş şekli, söylenmeden önceki olaylar nazara alınarak suç vasfı tayin olunmalıdır. Hakaretin kişiyi küçük düşürmeye yönelik olması gerekir. Kişiye onu toplum nazarında küçük düşürmek amaçlı belli bir siyasi kanaatin isnat edilmesi hâlinde de suç oluşacaktır. Bir kişiye yönelik sözlerin veya yapılan davranışın o kişiyi küçük düşürücü nitelikte olup olmadığını tayin ederken, topluma hâkim olan anlayışlar, örf ve adetler göz önünde bulundurulmalıdır.Suçun alenen işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Aleniyet, belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlamak suretiyle suçun işlenmesini ifade eder. Failin, hakaret oluşturan sözün duyulması olanağını yaratmış olması yeterlidir. Söylenen sözün fiilen duyulmuş olup olmaması önemli değildir.Tehdit, bir kimsenin başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğini veya mal varlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağını veya sair bir kötülük edeceğini bildirmesidir. Bu suçta fail, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını mağdura bildirmektedir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku bulacak bir kötülüğün, gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit mağdurun karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı iç huzurunu bozmalı ve onu endişeye düşürmelidir. Mağdura yapılan tehdidin, onun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya elverişli olması gerekir. Failin tehdit fiilini bilerek ve isteyerek işlemesi, verileceği söylenen zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine kapılmamışsa, korkutuculuk oluşmamıştır. Tehdit suçunun, bahsedilen yasal unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli, fail ile mağdurun içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği koşullar nazara alınmalıdır. Somut olayda; sanık ile müştekiler Ali, Murat ve Turan arasında önceye dayalı husumet olduğu,sanığın sürekli müştekilere ait iş yeri önünde geçerken orospu çocukları, bunu yanınıza bırakmayacağım diye tehdit ve hakarette bulunduğu, 08/02/2010 tarihinde iş yeri önünde gördüğü Turan'a seninle görüşürüz,seni mahvedeceğim, iş yerinizi yakacağım diyerek ana avrat küfrettiği,09/02/2010 tarihinde de iş yerinin camlarını kırmak suretiyle zarar verdiğinin iddia edildiği olayda,sanığın eyleminin hakaret, tehdit ve mala zarar verme suçlarını oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.Diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-) Dosya içeriğine göre, sanığın, müştekilere değişik zaman ve yerlerde hakaret ve tehditte bulunduğu iddia edildiğine göre, olayda teselsüle ilişkin TCK'nın 43. maddesi koşullarının ne surette oluştuğu denetime olanak verecek şekilde kararda tartışılmadan, sanık hakkında hakaret ve tehdit suçlarından kurulan hükümlerde 43. madde ile artırım yapılması,2-) Sanığın sabıka kaydında yer alan Tunceli Sulh Ceza Mahkemesinin 25/10/2007 tarih ve 2007/255-245 sayılı ilamının TCK'nın 191/2. maddesine göre tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair olup, mahkumiyetin hukuki sonuçlarını doğuran sabıka mahiyetinde bulunmadığı gözetilmeden, ceza tayinine ilişkin TCK'nın 61. maddesi ile TCK'nın 62. maddenin uygulanmasına yer olmadığı ve erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair değerlendirilmelerin de sabıkalı kabul edilmek suretiyle yapılarak hüküm kurulması,2-) Sabıka kaydında yer alan denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair ilamın TCK'nın 58. maddesi hükmü karşısında tekerrür koşullarını taşımadığı gözetilmeden sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve infazdan sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321 maddesi uyarınca, BOZULMASINA, 26/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.