Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:- K A R A R -Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat talebinden ibarettir. Davacılar iş sahibi davalılar ise yüklenicidir. Davacı vekili; davacı iş sahibi ...’ınparselde arsa maliki olduğunu, yakın akrabası davacı ...’in bu arsa üzerine tripleks villa yaptırdığını, çatının onarımı için davalı yükleniciyle davacı ... arasında anlaşma yapıldığını, davacının tüm uyarılarına rağmen davalının dikkatsizliği ve kusuru sonucu çatıda yangın çıkarak evin yaklaşık olarak 100.000,00 TL civarında hasarlanmasına sebep olduğunu, 2010/1616 Esas sayılı dosyasından yargılamanın devam ettiğini, kendilerinin olayda kusurunun bulunmadığını, davalı adına tek malvarlığı olan bağımsız bölüm üzerine ihtiyati haciz kararı verilmesi talebi ile birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 30.000,00 TL maddi tazminatın tahsilini talep ve dava etmiş, davalı dava dilekçesinin tebliğine rağmen cevap vermemiş ancak 09/10/2012 tarihli duruşmada alınan beyanında davayı kabul etmediğini, yangın olayıyla ilgilMahkemesi'nde ceza aldığını, davacının isteği üzerine yanan çatıyı tekrar yaptığını, davacının diğer hasarlarını kabul etmediğini, davacının zararı yarı yarıya karşıla dediğini ancak maddi durumu iyi olmadığı için işçilik yaptığını, çatının üzerine kaplanan 5/10 dilme malzemeleri kendisinin aldığını, bunun dışındaki malzeme vs. işleri davacının karşıladığını, çatı katında daha önce 10-15 m2'lik oda olmasına rağmen tamir ederken 2 oda şeklinde yaptırdığını, davacının keşif sırasında çatının uçtuğunu bildirdiğini bu konuda izolasyon malzemesinin uçmuş olabileceğini ancak çatıdaki dilmeleri kendisinin çaktığını uçmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karar, yasal süresi içerisinde davacılar vekilince temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.2-Taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğuna göre uyuşmazlığın sözleşmenin kurulduğu tarihte yürürlükte bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 355 ve devamı maddeleri hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.Mahkemece kusurun belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmamış, ceza yargılamsında alınan kusur raporu ile yetinilerek 1/2 oranındaki kusur durumuna göre maddi tazminatın belirlendiği anlaşılmaktadır.Dosya içerisinde bulunan olaya ilişkin sayılı dava dosyasının incelenmesinden, davalı ...'un sanık olarak yargılandığı, yargılama sonucunda sanık ve katılanın müştereken aslî kusurlu bulunması sonucu, taksirle yangına sebebiyet verme suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin 24.10.2013 tarih, 2012/30399 Esas, 2013/25471 Karar sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği belirlenmiştir. Ceza mahkemesinde verilen mahkumiyet kararları hukuk hakimini bağlar ise de, cezada saptanan kusur oranı hukuk hakimini bağlamaz (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu md.53, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun md.74). Kaldı ki, mahkemece kusur oranları yönünden benimsenerek hükme dayanak yapılan ceza yargılaması sırasında alınan 18.05.2011 tarihli bilirkişi raporu eser sözleşmesinin ilke ve kuralları gözetilerek düzenlenmemiş, aksine ceza hukukunun ilke ve kuralları ile cezai sorumluluk yönünden düzenlenmiştir. Bu yönüyle de anılan rapordaki kusur oranlarının aynen benimsenmesi yerinde olmamıştır. Dairemizin yerleşmiş uygulamasına göre eser sözleşmesi ilişkisinde konunun uzmanı yükleniciler olduğundan gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de yüklenicilere aittir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355 ilâ 371 arası maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre, zararlandırıcı olayın gerçekleşmesine etkili olan yüklenici kusurunun tespitinde, iş güvenliği mevzuatından da yararlanılması mümkündür. Çünkü, yüklenici işinin uzmanı sayılan, sorumlu meslek adamıdır. Yüklenici, eser sözleşmesi ile yüklendiği edimini yerine getirirken veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerekli tüm tedbirleri almakla ödevlidir. Yüklenici, işçi sayılamayacağından iş sahibinin denetimine de tâbi değildir. Yüklenicilerin, iş sahibine karşı Borçlar Kanunu’nun 357. maddesi hükmünden kaynaklanan sadakat borcu ve aynı Kanun'un 356. maddesi hükmüne dayalı özen borcu söz konusudur. Borçlar Kanunu’nun 356. maddesi hükmüne göre, yüklenicinin sorumluluğu, aynı Kanunu'nun 321. maddesinde belirtilen işçinin hizmet akdindeki sorumluluğu gibidir. Ancak, iş sahibine nazaran bağımsız çalışması, işin ehli olması da gözönünde bulundurularak sorumluluğu hizmet akdine göre çalışan işçiye nazaran daha ağır kabul edilmektedir. İş sahibinin zarara uğramasına neden olmaktan kaçınması, yüklenicinin “özen borcu” kapsamındadır. Açıklanan bu hukukî sebeplerle; kural olarak eser sözleşmesi ile yüklenilen edimlerin ifası sırasında veya sözleşmenin hazırlanması aşamasında gerçekleşen zararlı olayların oluşumunda etkili olan yüklenicinin kusurunun, daima iş sahibinin kusurundan daha ağır derecede olması gerekir. Ceza mahkemesince alınan 18.05.2011 tarihli bilirkişi raporunda gösterilen kusur oranları mahkemece kabul edilerek hükme esas alınması doğru olmamıştır. Taraflar arasındaki ilişki 818 sayılı BK'nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olduğu gözetilerek yüklenici ve iş sahibinin kusurlu olup olmadıkları ve varsa oranının belirlenmesi için eser sözleşmesi hükümlerine göre değerlendirme yapacak konunun uzmanlarından oluşan heyetten rapor alınması zorunludur. Mahkemece eser sözleşmesi hükümlerine göre konunun uzmanlarından oluşturulacak teknik heyetten rapor alınmadan ve ceza yargılaması düzenlenen raporda belirlenen oranın hükme esas alınarak karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş; gerekirse yerinde keşif de yapılmak suretiyle 6100 sayılı HMK'nın 266 ve devamı maddeleri hükümlerine uygun şekilde oluşturulacak konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan rapor alarak, taraflara ait kusur oranlarını, ağırlıklı kusurun yüklenicide olduğunu gözeterek eser sözleşmesinin ilke ve kurallarına göre belirlemek (davalı iş sahibine ceza mahkemesi tarafından olay nedeniyle mahkumiyet verildiği ve bu mahkumiyet hükmünün de kesinleştiği değerlendirilerek davalının hiç kusuru olmasa dahi az da olsa bir tazminata karar verilmesi gerektiği gözden uzak tutulmaksızın), belirlenen bu kusur oranına göre tazminat raporunu düzenleyen bilirkişiden gerektiğinde ek rapor almak ve tüm delilleri birlikte değerlendirilerek ulaşılan sonuca göre karar vermekten ibaret olmalıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 10.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.