Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6534 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1454 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi : İstanbul 16. Asliye Hukuk HakimliğiTarihi : 09.09.2014Numarası : 2012/645-2014/245Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davacı vekili tarafından duruşma istenmiş ise de davetiye masrafı bulunmadığından duruşma isteğinin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:- K A R A R -Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan davacı yüklenici şirket ile davalı arasında yapılan inşaatın güçlendirilmesine ilişkin sözleşmenin davalı idare tarafından feshedilmesi sebebiyle davacı şirketin bu feshin iptâl edilerek güçlendirme işleminin devam etmesinin sağlanması, bakiye hakediş bedellerinin ödenmesi, bu taleplerin kabul edilmediği takdirde feshin mahkemece hüküm altına alınarak fesih sebebiyle menfi ve müsbet zararlar ile manevi tazminatın tahsili istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın ıslah edilen kısımla birlikte kabulüne dair verilen karar her iki taraf vekilince temyiz edilmiştir.2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde anlamını bulan "Hukuki Dinlenilme Hakkı"nın da en doğal sonucudur. Nitekim, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27/2. maddesinde hukuki dinlenilme hakkının yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını ve en önemlisi mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği açıkça ifade edilmiştir. Davanın taraflarının o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçenin bulunması bu düzenlemelerin bir gereğidir.Mahkeme kararının gerekçeli olması kuralı, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin kararda yazılması ile yetinilmeyerek delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, bu kapsamda, hangi delile neden üstünlük tanındığının belirlenmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin de kararda mutlaka yazılı olmasını zorunlu kılar. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukukî gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Ayrıca, kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuki düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Aksi halde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir.Ayrıca, maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen kararın da gerekçe olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bu şekilde gerekçeli karar yazılması yeterli olmadığından, bu türden kararların, doktrinde "Zahiri Gerekçeli Karar (Görünürde Gerekçeli Karar)" olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, tarafların mahkemece hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmeleri ve Yargıtay'ın kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkündür. Gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların Yargıtay'ca denetimi yapılamaz.Bu ilkeler dairesinde somut olaya gelince; Kararda dava dilekçesine, cevap dilekçesine yer verildiği, davanın nitelendirildiği, delillerden bahsedildiği, dosyada istenen tedbir kararının akibeti hakkında bilgi verildiği, sözleşmeden bahsedildiği, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporları özetlenmeye başlandığı ve son paragrafta beş satır sadece bilirkişi raporunun miktar yönünden sonuç kısmının tekrarlandığı anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere kararın hangi hukuki sebebe dayandırıldığı, hangi delilin karara dayanak yapıldığı, hangi delilin diğerine neden üstün tutulduğu belli değildir. Karar, "Zahiri Gerekçeli Karar" niteliğindedir. Bu nedenle, kararın gerekçeli bir karar olduğundan söz edilemez. Gerekçesi belli olmayan kararın temyiz incelemesinin yapılması fiili olarak imkan dahilinde olmadığından, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle her iki taraf vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 21.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.