Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6323 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 39 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :İstanbul 12. Asliye Hukuk HakimliğiTarihi :29.05.2014Numarası :2013/13-2014/275Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki asıl ve birleşen dosya davalısı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde asıl ve birleşen dosya davacısı vekili gelmedi. Asıl ve birleşen dosya davalısı vekili Avukat B..S.. geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan asıl ve birleşen dosyada davalı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:- K A R A R -Dava ve birleşen dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan yapılan ödemelerden kaynaklanan alacak davasıdır. Asıl ve birleşen davada davacı iş sahibi, asıl ve birleşen davada davalı ise yüklenicidir.Asıl ve birleşen davada davacı iş sahibi vekili; davacı müvekkili şirketin Ekim 2011 tarihinde Van'da meydana gelen deprem nedeniyle bir sosyal sorumluluk projesi başlatarak M.. Köyünde okul, sağlık evi ve lojman inşa ettirmek amacıyla davalı yüklenici şirket ile 02.05.2012 tarihli bir sözleşme yaptıklarını ve iş bedelinin davalı şirkete ödendiğini, işin anahtar teslimi yapımının kararlaştırıldığını ve davalı firma yerine geçerek bir kısım kişi ve firmalara ödemeler yaptıklarını, yaptıkları fazla ödemelerin tahsili için takip yaptıklarını ve takibe itiraz edildiğini, takibe itirazın iptâli ile %20 oranınıda icra inkâr tazminatına karar verilmesini ve birleşen davada da ilgili olarak malzeme bedeli, taşeron ve işçilik ücreti gibi muhtelif giderlerin karşılanmadığını beyan ederek buna ilişkin yürüttükleri icra takibine itiraz edildiğini belirterek, takibe itirazın iptâli ile %20 oranında icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş, mahkemece asıl davanın kabulüne birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.İstanbul 28. İcra Müdürlüğü'nün 2012/26258 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı aleyhine 38.327,00 TL asıl alacak üzerinden ilamsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 12.12.2012 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalının 17.12.2012 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptâli davasının açıldığı, yine İstanbul 30. İcra Müdürlüğü'nün 2012/15084 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı aleyhine 69.362,78 TL asıl alacak, 978,22 TL işlemiş faiz olmak üzere 70.341,00 TL alacak üzerinden ilamsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 18.03.2013 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalının 25.03.2013 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği,itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere göre davanın tarafları tacir olmasına rağmen dava konusu ilişkinin sigorta şirketi olan davacı şirketin ticari işletmesi ile ilgisinin bulunmayıp sosyal sorumluluk projesi kapsamında yapılan işe ilişkin bulunduğundan ve bu hali ile davanın ticarî dava olmadığı anlaşılmakla genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılmasında yasaya aykırılık bulunmadığından davalı tarafın göreve yönelik temyiz itirazının reddine karar verilmiştir.2-İstanbul Asliye 23. Hukuk Mahkemesi'nde davacı Sigorta A.Ş. tarafından davalı R..S.. Ç.. Yapı Sistemleri San.Tic.Ltd.Şti. aleyhine 19.07.2013 tarihinde açılan itirazın iptâli davasının davalıya tebligat yapılmaksızın mahkemenin 02.08.2013 tarih, 2013/7 karar sayılı kararı ile asıl dava dosyası ile birleştirildiği, bu dosya ile ilgili herhangi bir yargılama işlemi yapılmaksızın esas dava dosyası ile birlikte karara bağlandığı anlaşılmaktadır. Asıl ve birleşen dava birbirinden bağımsız davalar olup, her bir davanın ayrı ayrı değerlendirilmesinin yapılaması zorunludur. İki ayrı uyuşmazlığın tek dosya üzerinden çözüme kavuşturulması da, bu davaların bağımsız niteliklerinin ortadan kalkmasına neden olmaz.6100 sayılı HMK'nın “Hukukî Dinlenilme Hakkı” başlığını taşıyan 27. maddesinde “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler. (2) Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” hükmü bulunmaktadır. Anayasa'nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenme hakkı; davalının, usulüne uygun olarak duruşmalara davet edilmesini zorunlu kılar. Bir başka deyişle; mahkeme, davalıyı, savunma hakkı tanımak için usulüne uygun davet etmedikçe yargılamaya devam edip hükmünü veremez. Davalıya, savunma hakkını kullanma imkanı verilmesi, davalıya, usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliğ edilmesi ile olur. Usulüne uygun tebligatın amacı, davalıya savunma hakkının sağlanmasıdır. Bu dosyanın başka bir dosya ile birleştirilmiş olması birleşen dosyada davalı tarafa tebligat yapılmaması sonucunu doğurmaz. Tam aksine birleşen dosyada da adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılarak davalıya tebligat yapılması zorunludur.Somut olaya gelince; 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesince düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı kapsamında birleşen dosyada da davalıya, usulüne uygun savunma hakkı tanınarak delillerinin toplanıp değerlendirilmesinden sonra karar verilmesi gerektiği halde, birleşen dosya da hiçbir yargılama işlemi yapılmaksızın usulüne uygun taraf teşkili sağlanmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının göreve yönelik temyiz itirazının reddine, 2. bent uyarınca hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay'daki duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen dosya davalısına geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 10.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.