Mahalli mahkemece verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü: Dava, İİK'nın 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, icra takibine borçlu davalının vaki itirazının iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın husumet yönünden reddine karar verilmiş ve verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Antalya Beşinci İcra Müdürlüğü'nün 2008/17612 takip sayılı dosyası kapsamından; davacının, davalı hakkında adi takip yoluyla başlatmış olduğu icra takibinde 4.310,00 YTL (TL) asıl alacak ve 2.889,21 YTL (TL) işlemiş faizin davalıdan tahsilinin istendiği ve süresindeki takip borçlusu davalının itirazı sonucu takibin durduğu anlaşıldığı gibi, itirazın iptali davasının da süresi içinde açılmış olduğu saptanmış bulunmaktadır. Dava ve icra takibine 01.01.2004 başlangıç tarihli ve "Asansör Bakım Sözleşmesi" başlıklı sözleşme ile 20.07.2005 tarihli, 11.06.2005 tarihli onarım sözleşmeleri, 30.07.2005 tarihli irsaliydi fatura, 14.03.2006 tarihli Vedat imzalı davacıya hitaben yazılan belge fotokopisi ve cari hesap ekstreleri davacı tarafından dayanak alınarak, ödenmediği ileri sürülen iş bedeli tutarı ile işlemiş temerrüt faizinin tahsili istenmektedir. Mahkemece, site yöneticiliğinin pasif husumet ehliyetinin bulunmaması gerekçe gösterilerek dava reddedilmiştir. Gerçekten de, bu sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan gerçek ya da tüzel kişi hakkında dava açılabilir. 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasası'nın 35. maddesinde yöneticinin görevleri sayılmış ve aynı Yasa'nın 38. maddesinde ise, yöneticinin kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu bulunduğu belirtilmiştir. Apartman yönetiminin tüzel kişiliği yok ise de, yönetici Yasadan ve yönetim planından kaynaklanan yetkisine dayanarak üçüncü kişilerle borç ve alacak ilişkisi doğuracak sözleşmeler yapabilir. Kat maliklerinin vekili olduğundan, bu tür sözleşmeler onların adına ve hesabına hukuki sonuç doğurur. Taşınmaz malın yönetiminin gerektirdiği giderleri yapmak ve buna yönelik sözleşme imzalamak 634 sayılı Yasa'nın 35. maddesi hükmü kapsamındaki yönetici görevlerindendir. Somut olayda da asansörün bakım ve onarımı ile ilgili sözleşmeleri sözlü ya da yazılı olarak kat maliklerini temsilen yönetici ya da yönetim kurulu yapabilir. Davacının yanlar arasında kurulduğunu ileri sürdüğü akdi ilişki, BK'nın 355. maddesi hükmü gereğince, bir "Eser" sözleşmesi niteliğindedir. Kural olarak ve HUMK'nın 288 ve izleyen maddeleri hükümleri uyarınca yanlar arasındaki akdi ilişkinin kurulmuş olduğunu davacı, yasal ve yazılı delillerle kanıtlamakla ödevlidir. HUMK'nın 289. maddesi hükmü uyarınca karşı tarafın açık onayı bulunmadıkça ve aynı Kanun'un 292. maddesi gereğince "yazılı delil başlangıcı" niteliğinde bir belgeye dayanılmış olmadıkça akdi ilişkinin kurulmuş olduğunu tanık delili ile kanıtlayamaz. Ancak, az yukarıda da açıklandığı üzere, davacı tarafça dayanak alınan sözleşme ve belgelerdeki imzalar ve cari hesap ekstrelerinde gösterilen ödeme belgeleri incelenmeden ve bu belgelerin davalıyı bağlayıcı nitelikte olup olmadığı değerlendirilmeden eksik soruşturma ile dava yazılı şekilde reddedilmiştir. O halde; mahkemece, belirtilen belgeler incelenilerek, davalı adına imzaları bulunan kişilerin davada bilgileri alınarak, yönetimin ve kat malikleri kurulunun defterleri ve kararları getirtilip incelenerek yanlar arasında akdi ilişki kurulup kurulmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Davalı yönetimi temsilen yönetici ya da yetki kıldığı temsilcileri tarafından sözleşme ve belgeler imzalanmış ise, yanlar arasında akdi ilişkinin kurulmuş olduğu kabul edilmelidir. Belgeler "delil başlangıcı" niteliğinde ise, davacıya tanık delili bildirme hakkının bulunduğu hatırlatılarak tanık deliline dayanması halinde tanıklarının bilgisi alınmak suretiyle; tanık deliline da-yanılmaması durumunda ise "yasal delil" kapsamında karşı tarafa yemin önerme hakkı bulunduğu hatırlatılarak yemin deliline dayanılması ve yeminle ilgili yargılama işlemi yapılarak varılacak sonuca göre akdi ilişkinin kurulmuş olup olmadığının saptanması zorunludur. Akdi ilişkinin kurulmuş olduğunun saptanması halinde ise; uyuşmazlığın esasına girilerek varılacak sonucuna göre uyuşmazlık çözümlenmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeden eksik soruşturmayla yazılı şekilde varılan kararın bozulması gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 10.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.