Mahalli mahkemesinden verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: Taraflar arasındaki uyuşmazlık İİK.'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptaline ilişkindir. Mahkemece "borçlunun tasarrufu yaptığı 8.10.1999 tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 2 seneden fazla bir zaman geçtiğinden" bahisle dava reddedilmiştir. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. İİK.'nun, 30.7.2003 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 4949 sayılı Yasa ile değişik 280. maddesinin 1. fıkrasında "Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır" hükmüne yer verilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise "üçüncü şahıs borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve sihri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs ancak 279. maddenin son fıkrasına göre isbat edebilir" hükmü yer almaktadır. Ayrıca, 4949 sayılı Yasa ile İİK.'na eklenen geçici 5. maddenin 38. bendinde, İİK.'nun 280. maddesinde değişiklik yapan hükmün "kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılmış ve derdest olan iptal davalarında" uygulanacağı belirtilmiştir. iddia, savunmalar ve dosya içeriğine göre, davalı borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla davaya konu taşınmaz payını, kardeşi olan diğer davalıya devrettiği, bunun da aksini savunup kanıtlayamadığına göre davalı 3. kişi kardeşin, borçlunun bu zarar verme kastını bilerek taşınmazı devraldığı, böylece İİK.'nun 280/1 ve 2. fıkraları gereğince yapılan işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği ortadadır. O halde, mahkemece aynı Kanunun 284. maddesi hükmünde öngörülen 5 senelik hak düşürücü sürenin de geçmemiş olduğu gözönüne alınarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, İİK.'nun 280/1 maddesindeki süresinin tasarruf tarihi ile haciz veya iflas yoluyla yapılacak icra takibi arasındaki süre olduğu hususu da dikkatten kaçırılarak, tasarrufun yapıldığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 2 seneden fazla zaman geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın temyiz eden davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 11.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.