Mahkemesi :Ticaret MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı-birleşen dosya davalısı vekili ile davalı-birleşen dosya davacısı asil tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davalı-birleşen dosya davacısı vekili Avukat asil ... geldi. Davacı-birleşen dosya davalı vekili gelmedi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:- K A R A R -Uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup asıl davada; iş sahibince fazla ödenen bedelin iadesi ile ayıplı iş bedellerinin tahsili, yüklenici tarafından açılan birleşen davada ise, bakiye iş bedelinin tahsili istenmiş olup, mahkemece dairemizin ikinci bozma ilâmına uyularak verilen asıl davanın kısmen kabulüne, fazla ödemenin reddi ile 114,40 TL ayıplı iş bedelinin tahsiline, birleşen davanın kısmen kabulü ile 23.546,26 TL'nin tahsiline yönelik karar taraflarca temyiz edilmiştir. Mahkeme kararı belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararın nasıl yazılacağı konusundaki şekil 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar arasında en önemlilerinden biri de kararların gerekçeli olmasıdır. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK'nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa'nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukukî gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması bu yasal ve Anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi halde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Yeri gelmişken maddi olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı açıklamayan sadece yapılan yargılamayı özetleyen gerekçenin de yeterli olmadığı ve doktrinde zahiri gerekçe (görünürde gerekçe) olarak adlandırıldığı unutulmamalıdır. Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere tarafların mahkemece hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilmeleri ve Yargıtay'ın kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının denetlenmesi ancak kararın gerekçeli olmasıyla mümkündür. Gerekçesi olmayan ya da görünürde gerekçeli olan kararların Yargıtay'ca denetimi yapılamaz.Bu anlatımlar ışığında somut olaya gelince; kararın gerekçe bölümünde tarafların iddia ve savunmaları, dairemizin daha önceki bozma kararları, yargılama sırasında celbedilen kayıt ve belgeler ile beş asıl ve dört ek bilirkişi raporu alındığı hususu zikredildikten sonra raporların birinci ve ikinci bozma ilâmının gereklerini yerine getirmediği, bu nedenle bilirkişi raporlarında bozma ilâmları doğrultusunda inceleme yapılarak karar verildiği ve 27.10.2014 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmındaki ikinci seçeneğe itibar edildiği belirtilse de özellikle 04.12.1996 tarihli sözleşmenin konusu olan geçit ve imar yolu dolgusu yapımı ile yedinci blokun 2 katının imalât bedeli ile ilgili 20.09.2010, 24.09.2008 ve 11.02.2014 tarihli raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediği, hükme esas alınan raporda bu imalât kalemleri ile ilgili açıklama bulunmadığı gibi gerekçeli kararda da hangi rapora üstünlük verildiğinin açıklanmadığı, bu nedenle imalât bedellerinin nasıl belirlendiği, 04.12.1996 tarihli geçit yapımı ile ilgili sözleşmedeki 1.000,00 TL'lik imar yolu bedelinin neden yükleniciye verilmediği, imalâtlarda ayıp olup olmadığı, ayıp varsa ayıpların nasıl tespit edildiği ve bedellerinin ne şekilde belirlendiği gerekçelendirilmediği gibi asıl dosya davacısı iş sahibinin makbuzla yaptığını iddia ettiği ödemelerin neden kabul edilmediğine yönelik kararının hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığı açıklanmadığından bu gerekçenin az yukarıda bahsedilen niteliklerde olduğundan söz edilemez. Gerekçesi olmayan bu kararın temyiz incelemesi de yapılamaz. Gerekçesiz karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuş kararın temyiz eden taraflar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilmediğinden taraflar yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 20.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.