Mahalli mahkemesinden verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: Karı Koca olan borçlular 5.3.1996 tarihinde dava konusu 2 bağımsız bölümde davalı Asım'a olan borçları 27 milyar karşılığında ipotek tesis ettirmiş, bu tarihten 3 gün sonra 8.3.1996 tarihinde davacı alacaklıya borçlanmışlardır. Boşanan borçlulardan Berrin 43 nolu bağımsız bölümü 11.6.1996'da davalı Asım'a, 44 nolu bağımsız bölümü de daha sonra Asım'a devreden ve onun vekili olan davalı Mehmet'e satmıştır. Diğer davalı Doğan ise zilliyetlikle sahip olduğu taşınmazları Asım'a satmıştır. Bu haliyle borçluya ait taşınmazların halen Asım'a ait olduğu ve her iki borçlunun borç ödemeden aciz durumda olduğu sabittir. Mahkemenin kabulü de bu yöndedir. İİK.nun 277 ve ardından gelen maddelerinde düzenlenen iptal davalarına konu olan tasarruflar kural olarak geçerli tasarruflardır. Yasada sıralanan nedenler sabit olduğunda tasarrufa konu mallar üzerinde cebri icraya devam edebilmesi için tasarrufların iptali gerekir. Bu nedenle Asım'ın gerçekten alacaklı olması davanın reddine gerekçe yapılamaz. Alman bilirkişi raporu 5.3.1996'da 27 milyar'a ipotek edilen taşınmazlar için 8 milyar TL değer takdir edilmiş olmakla inandırıcı değildir. Yeniden teşkil edilecek bilirkişi kuruluna satış tarihi itibariyle değer takdiri yaptırılması zilliyetliklerin devir tarihi ve satış bedeli ile gerçek değerin araştırılması suretiyle oluşacak sonuç doğrultusunda bir karara varılması gerekirken noksan araştırma ve hatalı değerlendirme ile davanın reddi yerinde olmamıştır. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 18.9.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.