Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3594 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 168 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :Serik 1. Asliye Hukuk Hakimliği Tarihi :10.10.2012Numarası :2012/73-568Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:- K A R A R -Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinden doğan alacağın tahsili amacıyla yürütülen icra takibine itirazın iptâli davasıdır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı vekili, davalı ile müvekkili şirketin aralarında 23.08.2010 tarihli sözleşme imzalandığını, müvekkili şirketin yüklendiği işi yapıp teslim etmesine rağmen iş bedelinin ödenmediğinden bahisle iş bedelinin tahsili amacıyla Serik 2. İcra Müdürlüğü'nün 2011/468 Esas sayılı icra dosyası ile takibe geçtiğini, davalı borçlunun haksız ve yersiz şekilde takibe itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptâlini ve % 40'dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiş, davalı iş sahibi şirkete usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davalı duruşmaları takip etmemiş ve davaya cevap vermemiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.Serik 2.İcra Müdürlüğü'nün 2011/468 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı aleyhine 3.888,10 TL asıl alacak 282,56 TL işlemiş faiz olmak üzere 4.170,66 TL üzerinden ilâmsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya 02.02.2011 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalının 07.02.2011 tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptâli davasının açıldığı anlaşılmıştır. Türk Medeni Kanununun 6. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190. maddesi gereğince iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Somut olayda davacı, davalı şirketin yükleniminde olan inşaat işinin hafriyatla ilgili işlerini yaptığını iddia etmekte, davalı ise duruşmaları takip etmeyerek HMK'nın 128. maddesi hükmü gereğince davayı inkâr savunmasında bulunmuş olmaktadır. Davacı, akdî ilişkiyi kanıtlamak zorundadır. Davacı taraf, davalının yüklendiği inşaat işinin hafriyatını yaptığını ve bedelin ödenmediğini iddia etmekte olduğundan iddiasını, müddeabihin miktarına göre 6100 sayılı HMK'nın 200. maddesi hükmü gereği senetle ispat etmek zorunda olduğu şeklindeki mahkemenin kabulü doğrudur. Taraflar arasında akdî ilişkinin kurulduğunu ispat açısından, davacı taraf, HMK'nın 202. maddesinde ifadesini bulan yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir belgeye dayanması halinde ya da, aynı Kanunun 200/2. maddesi gereğince tanık dinlenmesine karşı tarafın açık muvafakatinin bulunması halinde tanık deliline dayanılabilinecektir.Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacı taraf dava dilekçesinde ve 04.04.2012 tarihli delil dilekçesinde veresiye fişleri ve faturalara dayanmakta olup, bu belgelere de davalı şirkete atfen atılmış imzalar bulunmaktadır. Bu belgelerdeki imzaların sıhhati ve bu belgelerin yazılı delil başlangıcı sayılıp sayılmayacağı hususları tartışılmadan tanıkla ispat yasağı bulunduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.O halde mahkemece yapılması gereken iş; davacı tarafça dayanılan veresiye fişlerinde davalı şirkete atfen atılan imzaların davalı şirketi bağlayıp bağlamayacağı hususu davalı şirket yetkilisinin 6100 sayılı HMK'nın 169 ve devamı maddeleri hükümleri gereğince isticvap edilmek suretiyle belirlenmeli ve buradan varılacak sonuca göre bu belgelerin HMK'nın 202. maddesi hükmü gereğince delil başlangıcı sayılıp sayılmayacağı değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurmaktan ibaret olmalıdır.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.