Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3034 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 1957 - Esas Yıl 2016





Mahkemesi :Asliye Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:- K A R A R -Dava, eser sözleşmesinden kaynaklandığı iddia edilen alacak ile ilgili yapılan icra takibine itirazın iptâli talebine ilişkin olup mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.2-Davalının temyiz itirazlarına gelince;Davacı davasında, dava dışı ...'ın davalıya ait eve PVC kapı, pencere vb. işler yaptığını, bu işten kaynaklanan alacağının ödenmemesi üzerine icra takibine giriştiğini, kendisinin icra takibi sırasında ...'nin alacağını temlik aldığını açıklayarak davalının icra takibine itirazının iptâline karar verilmesini istemiş, davalı savunmasında davacının alacağı temlik aldığı dava dışı ... ile aralarında herhangi bir akdî ilişki bulunmadığını, işi dava dışı ...'a yaptırdığını, bedeli de ...'e ödediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Sözleşmeler Hukuku'nun en temel ilkelerinden birisi olan sözleşmelerin nispiliği kuralı gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Bu nedenle, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları aynı zamanda sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatları ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacılık sıfatı, dava konusu hakkın sahibini; davalılık sıfatı ise, dava konusu hakkın yükümlüsünü ifade eder. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti; davalı sıfatı ise, pasif husumeti karşılayacak şekilde kullanılmaktadır. Dava konusu değer üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise davanın o kişi veya kişilere karşı açılması gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının önemli özelliği, davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebilmesi ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile bu hususun mahkemece re'sen nazara alınmasıdır.6098 sayılı TBK’nın 183. maddesine göre, yasa, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça, alacaklı alacağını, borçlunun onayı aramaksızın, başka bir kimseye temlik edebilir. Aynı Kanun'un 188/1. maddesinde de, borçlunun temliki öğrendiği zaman temlik edene karşı sahip olduğu savunmaları temellük edene karşı da ileri sürebileceği düzenlenmiştir. Bu kapsamda borçlu ile temlik eden arasında akdî ilişkinin kurulduğunu ispat külfeti de temlik alana geçer. Olayda niteliği itibarıyla kurulduğu iddia edilen temel hukuksal ilişki dava tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı Türk Borçlar Yasası'nın 470. maddesinde tanımlanan eser sözleşmesidir. Kural olarak eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Ancak, sözlü yapılan sözleşme inkâr edildiği takdirde, sözleşmenin yapıldığı zamanki miktar veya değeri yine dava tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK'nın 200. maddesindeki miktardan fazla ise akdî ilişkinin anılan yasa hükmü gereğince davacı tarafından yazılı delille kanıtlanması zorunludur. Akdî ilişkinin tanık delili ile kanıtlanabilmesi için ya davacı tarafından "yazılı delil başlangıcına" dayanılmış olması ya da davalının tanık dinlenmesine açıkça onay vermiş olması gerekir.Yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında somut olayda davalı borçlu, temlik eden dava dışı ... ile aralarında hukuki ilişki bulunmadığını, işi dava dışı ...'a yaptırdığını, bedeli de ...'e ödediğini belirtmiş, tanık dinlenmesine de açıkça muvafakat etmemiştir. Bu iddianın aksi yani temlik eden ile davalı arasında akdî ilişkinin varlığı davacı yanca yazılı delil ile kanıtlanmamış olduğundan mahkemece davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 1,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 30.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.