Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:- K A R A R - Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan edimin ayıplı ifası nedeniyle, iş sahibi davacı kurumun fatura alacaklarından yapılan kesintilerin, davalı yükleniciden rücuen tahsili isteminden ibarettir. Mahkemece davanın ticari dava niteliğinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.Davacı idare vekili; davalı şirketin 2005 ila 2008 yılı ve ihalesini aldığını, edimini ayıplı ifa etmesi nedeniylesistemine entegrasyon sağlanamadığını, durumun tutanaklarla tesbit edilip sözleşme feshedilerek işin bilahare üçüncü şahsa yaptırıldığını, davalının sözleşmeye aykırı davranışı sonucunda davacı kurum alacaklarından yapılan 315.676,27 TL tutarında kesinti nedeniyle oluşan kamu zararının, oluştuğu tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili sözleşmenin haksız feshedildiğini edimin sözleşmeye uygun ifa edildiğini zararın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 30.12.2015 tarihinde açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce mutlak ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu'nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması veya sayılması davayı ticarî dava haline getirmez.Somut olayda; uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup bu nevî davaların ticarî dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticarî dava olarak kabulü ve uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülebilmesi için uyuşmazlığın taraflarının tacir ve uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticarî işletmesi ile ilgili olması zorunludur.Davalı şirketin uyuşmazlık konusu yapım işini ticari işletmesiyle ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık davalı uyuşmazlık konusu ihaleyi ticarî bir işletmeyle ilgili olarak değil, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirmiştir. Kaldı ki, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 16/II. maddesi uyarınca devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinin tacir olarak kabulü mümkün olmadığından, tacirin işlerinin ticarî olması esasının da burada kullanılması imkansız hale gelmektedir. Yapılan açıklamalara göre, eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu'nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine ait olup, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi yerine asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.