Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2420 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3206 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :Ticaret MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davalı vekili tarafından duruşmalı olarak istenmiş ise de miktar itibariyle duruşma isteğinin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:- K A R A R -Dava, eser sözleşmesinden doğan bakiye iş bedelinin tahsili için yürütülen icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın kısmen kabulüne dair kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Davacı; davalı şirkete toz emme makinesi ve tesisatı dahil olarak kapalı mobil toz emme filtresi, işi yapıldığını, iş bedelinin ödenmediğini ve .... İcra Müdürlüğü'nün 2014/647 Esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibinde borca itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın iptâline takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiş, ayrıca delil tespiti gideri 1.240,50 TL için alacak talebinde bulunmuş, davalı işin tam olarak ifa edilmediğini. eksiklikler bulunduğunu, 5.000,00 TL ödeme bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kısmen kabulü ile davalının .... İcra Müdürlüğü'nün 2014/647 sayılı icra takip dosyasında yaptığı itirazının kısmen iptâli ile icra takibinin 7.827,50 TL alacağın takip tarihinden itibaren avans faiziyle tahsili için itirazın kısmen iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, ve icra inkâr tazminatına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, TBK'nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve konusu toz emme makinesi ve tesisatı dahil olarak kapalı mobil toz emme filtresi işi olan eser sözleşmesine dayalı olarak iş bedelinin ödenmediği iddiasıyla yapılan takibe itiraz nedeniyle İİK 67. maddeye göre açılmış itirazın iptâli davası ve tespit giderlerine ilişkin alacak davasıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 1 ve devamı maddelerinde sözleşmenin kurulması ve hükümleri düzenlenmiş olup; sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur (TBK 1/1). İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir (TBK 1/2). İcap ve kabul ile yani önerinin diğer tarafça kabul edilmesi ile birbirine uygun karşılıklı irade açıklaması gerçekleştiğinden sözleşme ilişkisi kurulmuş olur. Sözleşme ilişkisinin varlığı halinde tarafların hak ve yükümlülükleri bu sözleşme kapsamına göre belirlenmelidir. Sözleşmeye konu borcun ödendiği iddiası yönünden ispat kurallarına bakılmalıdır. 6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacının 23.12.2013 tarihli teklifi ve işe başlatılmak suretiyle davalının kabulü sonucu yanlar arasında sözleşme ilişkisi kurulmuştur. Sözleşme hükmü haline gelen davacı teklifinin 6. maddesine göre 5.000,00 TL peşinat alındığı kabul edildiğinden davalının ayrıca bu ödemeyi kanıtlamasına gerek bulunmamaktadır. Hesaplanan ve istenebileceği kabul edilen iş bedelinden bu 5.000,00 TL ödemenin de düşülerek kalan miktar üzerinden itirazın iptâline karar verilmesi gerekirken kanıtlanan bu ödeme düşülmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Davalının hükmedilen icra inkâr tazminatına ilişkin temyiz itirazları yönünden ise; "itirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu'nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki İcra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlu su tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir." (HGK'nın 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı). Somut olayda istenebilecek alacağın miktarı alınan bilirkişi raporu da esas alınarak deliller toplanmak suretiyle belirlenmiş olup likid bir alacak bulunmadığından koşulları oluşmadığı halde icra inkar tazminatına da hükmedilmesi doğru olmamıştır.3-Davacı vekilinin katılma yoluyla yaptığı temyiz itirazlarına gelince; Davacı dava dilekçesinde delil tespiti gideri nedeniyle alacak talebinde bulunmuş olup, bu konuda olumlu veya olumsuz karar verilmediği gibi bu giderlerin yargılama giderleri içine de dahil edilmemiş olduğu görülmüştür. Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir (HMK 405/1). Bu nedenle dava ile ilgili olan delil tespiti dosyası nedeniyle yapılan ve HMK 323. maddede sayılan giderler de yargılama giderine dahildir. Delil tespiti giderleri yargılama gideri olduğundan dava değerine dahil değildir. Bu nedenle dava açılarak istenmesine gerek olmadığı gibi buna rağmen istenmesi halinde de asıl alacak olarak hükmedilemez. Bu giderlerin mahkemece talep olsun olmasın yargılama gideri olarak kendiliğinden haklılık durumuna göre hükmedilmesi gerekir. 22.3.1976 tarihli 1976/1 Esas, 1976/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da delil tespiti giderlerinin yargılama giderlerinden sayılacağına ve müddeabihe dahil edilmeyeceğine karar verilmiştir. Davacının delil tespit giderlerine ilişkin alacak talebinin yargılama gideri olarak değerlendirilerek bu konuda da hüküm kurulması gerektiği halde bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmadığından bu yönden ise hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalının temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz eden davalı yararına, 3. bent uyarınca davacının katılma yoluyla temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz eden davacı yararına olmak üzere hükmün BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.