Mahkemesi :Asliye Hukuk HakimliğiYukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davalı vekili tarafından duruşma istenmiş ise de miktar itibariyle duruşma isteğinin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:- K A R A R -Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili amacıyla girişilen icra takibine vâki itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Davalı taraf icra takibine itiraz dilekçesinde icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş; mahkemece, borcun mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 73. maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 89. maddesi) gereğince para borcu olup götürülecek borçlardan olduğu, bu nedenle davacının yerleşim yerinde icra takibine girişilmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle icra dairesinin yetkisine itiraz reddedilerek davanın esası incelenmek suretiyle karar verilmiştir. İtirazın iptâli davalarında, Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre icra dairesinin yetkisine itiraz edilmişse, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın re'sen incelenip sonuçlandırılması gerekir. İtirazın iptâli davasının görülebilmesi, usulüne uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen imkan bulunmamaktadır. İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hallerde bu itiraz incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır. Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 13.11.2013 tarih, 2013/10-395 Esas ve 2013/1568 Karar sayılı ilamında da aynı kurallar gösterilmiştir.Taraflar arasındaki ihtilâf, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu türden uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takiplerinin kural olarak İİK'nın 50. maddesi uyarınca HUMK'nın (HMK) hükümleri kıyas yoluyla uygulanacağından davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra dairelerinden birinde açılması gerekir. Bu türden sözleşmelerde para alacakları yönünden yetkili mahkemeyi alacaklının yerleşim yeri mahkemesi olarak belirleyen ve sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 73. maddesinin uygulama imkanı yoktur. Gerek 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 73, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 89. maddesi hükümlerinin sadece karz akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulü gerekir. Aksi halde, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilaflarda yetkili mahkemenin bu maddeye göre tayini gerekeceğinden, para borçlarıyla ilgili tüm ihtilafların davacının yerleşim yerinde takip ve davaya konu olması sonucunu doğurur ki bu da; Hukuk Muhakemesi Kanunu'nda yer alan yetkiyle ilgili kuralları adeta istisna haline getirmiş olur. Oysa, gerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 355 ve gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmeleri, niteliği itibariyle iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olup, karşılıklı edimleri içerir. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan bir alacakta yetkili mahkemenin tayininde 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 73 ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 89. maddesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Taraflar arasındaki sözleşme yukarıda da ifade edildiği üzere eser sözleşmesi niteliğinde olup, kalorifer kazanının imal edilmesi ve montajı olması nedeniyle, işin davalının bulunduğu Keşan adresinde ifa edildiğinin kabul edilmesi gerekir. Bu durumda taraflar arasında yetki sözleşmesinin de bulunmaması ile işin Keşan ilçesinde ifa edilmiş olması hususları gözetildiğinde ......... İcra Müdürlüğü nezdinde girişilen icra takibinin geçerli bir icra takibi olduğundan söz edilemez. Açıklanan kurallar dairesinde, davanın geçerli bir icra takibi olmadığından usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile icra takibinde icra dairesinin yetkisine itirazın reddedilerek, işin esasına girilip karar verilmiş olması doğru olmayıp, diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazları incelenmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı şirketin temyiz itirazının kabulüyle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 24.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.