Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7846 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3663 - Esas Yıl 2016
MAHKEMESİ :Ağır Ceza MahkemesiSUÇ : Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarıHÜKÜM : Mahkûmiyetİlk derece mahkemesince verilen hükümlerin sanık müdafii tarafından duruşmalı temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 09.11.2016 Çarşamba saat 13.30’a duruşma günü tayin olunarak sanık müdafiine çağrı kağıdı gönderilmişti.Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından Necmettin Karabacakoğlu hazır olduğu halde oturum açıldı.Yapılan tebligat üzerine sanık müdafiin gelmediği, ayrıca bir talepte de bulunmadığı anlaşılmakla Yargıtay Cumhuriyet Savcısının uygun görülen talep ve mütalaası dairesinde DURUŞMASIZ inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek, vaktin darlığına binaen dosyanın incelenmesi başka bir güne bırakılmıştı.Bugün dava evrakı incelenip 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:Sanığın savunmalarında kendisine 1993 doğumlu olduğunu söyleyen mağdurenin büyük göründüğünü ifade ederek yaşına itiraz ettiği, dosya içerisinde yer alan MERNİS doğum tutanağında mağdurenin resmî bir kurumda doğduğuna ilişkin bir kaydın bulunmadığı, annesi katılan ...'ın, mağdurenin hastane doğumlu olduğuna ilişkin beyanı nazara alınarak yapılan araştırmalara rağmen doğum raporunun temin edilemediği, mağdurenin yaşının tespiti hususunda ... Devlet Hastanesinden alınıp mağdurenin yaşının nüfus kaydına uygun olduğu yönündeki 30.10.2013 tarihli raporu düzenleyen heyette radyoloji uzmanının bulunmadığı anlaşıldığından, suçun vasfı ile oluşumuna etkisi bakımından, mağdureye ait yaş tespitine ilişkin grafilerde eklenip Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan görüş alınarak suç tarihindeki gerçek yaşının bilimsel olarak saptanması ve 5237 sayılı TCK'nın 30. maddesinde düzenlenen hata hükümlerinin şartları itibariyle oluşup oluşmadığı da tartışılarak sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hükümler kurulması,Kabule göre de;Mağdurenin cebir, tehdit veya iradesini etkileyen başka bir neden olmaksızın sanıkla 2011 yılı Kasım ve 2012 yılı Ocak aylarında iki kez cinsel ilişkiye girdiği, ilk cinsel ilişki tarihinde mağdurenin onbeş yaşından küçük olmasına rağmen ikinci ilişki tarihinde onbeş yaşından büyük olduğu, bu itibarla 2012 yılı Ocak ayında meydana gelen cinsel ilişkinin 5237 sayılı TCK'nın 104. maddesinde düzenlenen reşit olmayanla cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın 2011 yılı Kasım ayındaki eylemi nedeniyle 5237 sayılı TCK'nın 103/2, 103/6. maddeleri ve 2012 yılı Ocak ayındaki eylemi ile ilgili olarak 5237 sayılı TCK'nın 104/1. maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, eylemlerin kül halinde zincirleme olarak beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu oluşturduğu kabul edilip aynı Kanunun 103/2, 103/6, 43/1. maddeleri ile hüküm kurulması,Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.