Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9720 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 5221 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tük. Mah. Sıf.)Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.02.2014 gününde verilen dilekçe ile ipoteğin fekki istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 22.11.2016 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Dava ipotek şerhinin terkini istemine ilişkindir.Davacı, dava dışı ...'nin davalı bankadan kullandığı ve kullanacağı kredinin teminatı olarak 1545 parsel sayılı taşınmazda bulunan zemin kat, 11 numaralı dükkanına davalı yararına 800.000 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, kredi borcunun ödendiğini belirterek taşınmazdaki ipoteğin kaldırılması talep ve dava etmiştir.Davalı banka, davacının ....'nin kullandığı ve kullanacağı kredilerin teminatı olmak üzere taşınmazına ipotek tesis ettirdiğini, anılan kişiye verilen kredinin ödenmemesi üzerine hakkında icra takibi yapıldığından davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.İpotek kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni haktır. İpotek tesisi için rehin edilecek taşınmaz maliki ile alacaklı arasındaki anlaşmanın (rehin sözleşmesi) bulunması ve rehin sözleşmesinin Türk Medeni Kanununun 856. maddesi gereğince tapu siciline tescil edilmesi gerekir.Alacak sona erdiği halde alacaklı, terkin taahhüdünü iradesiyle yerine getirmezse, taşınmaz maliki ipoteğin fekkini (kaldırılmasını) dava yolu ile isteyebilir.İncelenen ve ipotek akdinin çerçevesini tayin eden resmi akit tablosu içeriğinden ipoteğin, dava dışı ...’ın davalıdan kullandığı veya ileride kullanacağı kredilerinin teminatı olarak 800.000TL bedel ile tesis edildiği görülmektedir. Bu haliyle ipotek, azami meblağ (üst sınır ipoteği) ipoteğidir. Türk Medeni Kanununun 851 ve 881. maddelerinde ifadesini bulan azami meblağ (üst sınır) ipoteğinde alacağın ulaşacağı miktar önceden belirsiz olduğundan taşınmazın ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosunda gösterilen limitle sınırlanabilir. İpotek üst sınır ipoteği olduğundan, terkin edilmediği sürece dava dışı ....’nin kullanacağı kredilerden ipotek miktarı ile davacının sorumluluğu devam etmektedir.Diğer taraftan, Türk Medeni Kanununun 875. maddesinde belirtilen ve ipotekle teminat altına alınan ana borç, gecikme faizi, icra takip giderleri ve taraflarca kararlaştırılan eklentilerden oluşan borcun toplam miktarının bu limiti aşması olanaklı değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1989/11-294 Esas, 1989/378 Karar ve 24.05.1989 tarihli kararında da yukarıdaki kural benimsenmiştir. Bu kural uyarınca üst sınır ipoteğinde alacak bakımından bir üst sınır tespit edilerek teminatın kapsamı saptanmaktadır. Bu şekilde rehin edilen alacağın tutarı değil, ipotekli gayrimenkulün sorumlu olduğu üst miktar belirlenmektedir. O halde teminat, alacağı ve alacaklı icra takibi yapmışsa takip giderleri ile temerrüt faizlerini, üst sınıra kadar sınırlamaya tabi olmaksızın sağlamaktadır. Bu bakımdan üst sınır ipoteği kurulurken akit tablosuna üst sınır belirlenmesi yapıldıktan sonra “ bu meblağa ilaveten” denilmek suretiyle ilave yapma olanağı bulunmamaktadır. Yapılsa da geçerli sayılmaz.Bütün bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelince; 10.11.2014 tarihli bilirkişi raporunda davalı bankaya olan tüm borçlanmalar sona ermeden davacının sorumluluğun ortadan kalkması mümkün olmadığından, taşınmaz üzerindeki ipoteğin devam etmesi gerektiği belirtilmiş, 23.12.2014 tarihli ek raporda ...'nin davalı bankaya henüz vadesi gelmemiş 250.000 TL teminat mektuplarından doğan sorumluluğunun devam ettiği ve ayrıca sirketin kredi kartlarından dolayı bakiye taksitler haricinde 9.757,00 TL muaccel borcu bulunduğu belirtilmiştir. Farklı bilirkişilerden alınan 31.05.2015 tarihli son bilirkişi raporunda ise davalı bankanın 344.623,31 TL alacağının bulunduğu belirtilmesi üzerine mahkemece bu bedel depo ettirilerek davanın kabulüne ipoteğin fekkine karar verilmiştir.Davalı banka, .... aleyhine ... İcra Müdürlüğü’nün 2014/7578 sayılı dosyası ile dava konusu taşınmaz hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmış bu takip keşinleşmiştir. Yine davalı bankanın ... Aleyhine .. İcra Müdürlüğü'nün 2014/3661 Esas sayılı dosyasında takip yaptığı bu takiplerin bilirkişi raporlarında dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Davalının yaptığı takip talepleri, ipoteğin azami meblağ (üst sınır) ipoteğine ilişkin bulunduğu dikkate alınarak, alacaklının ipotekle teminat altına alınan anapara alacağı, anapara dışında istenebilecek gecikme faizi ile icra giderleri üç kişiden oluşan bilirkişi heyetine hesaplattırılarak, bunların toplamı ipotek akit tablosunda gösterilen limiti aşmamak koşuluyla alacaklıya ödenmek üzere davacıya depo ettirmek üzere süre verilmeli, eksiksiz depo edildiği takdirde ipotek şerhi terkin edilmeli, kısmen ödeme yapılırsa davanın reddine karar verilmekle beraber ödenen miktarın kütüğün düşünceler sütununda gösterilmesine karar verilmelidir. Açıklanan hususlar bir yana bırakılarak eksik araştırma ve inceleme ile yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm BOZULMASINA, 1.350 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,22.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.