Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9688 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6951 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDavacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.06.2011 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:KA R A RDava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalılar vekillerinin ayrı ayrı sair temyiz itirazlarının reddine,2) Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.Somut olaya gelince; ortaklığın satış yoluyla giderilmesi yönünde ve muhdesatın davacı ...’a ait olduğu kabul edilerek karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, hüküm fıkrasında muhdesata isabet eden kısmın oranının yüzde olarak gösterilmesi yerine, belirsiz ifadeler kullanılmak suretiyle infaza elverişli olmayan biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.Kabule göre de; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı ...’ın muhdesat oranı hesaplanırken sadece muhdesat değerinin, arzın ve muhdesatın toplamı olan tüm değere oranlanması gerekirken; davacı ...’ın hissesi hesaplanıp muhdesat ile toplanarak tüm değere oranlanması suretiyle muhdesata isabet eden oranın olması gerekenden daha fazla hesaplanması hatalı olduğu gibi, kendisini vekille temsil ettiren kayyum lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 1. bent gereğince davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarını Reddine, 2. bent uyarınca davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 22.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.