Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9349 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14193 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Korkuteli Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/03/2014NUMARASI : 2011/494-2014/239Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.12.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 14.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Davacı vekili, 10 parsel sayılı taşınmazın davacıya, hemen yanındaki 11 parsel sayılı taşınmazın ise davalı tarafa ait olduğunu, davalının kendi taşınmazındaki yapıya imar mevzuatına aykırı şekilde yan bahçe çekme mesafesinde balkon yaptırdığını, bu şekilde komşuluk hukukuna aykırı şekilde güvenlik ve özel hayatın gizliliği hakları zedelendiğinden haksız müdahalenin önlenmesine, davaya konu balkonun yıkılmasına karar verilmesini istemiştir.Davalı Ş.. Ç.. ve G.. Ç.. vekilleri, davaya konu bina ve balkonun 1981 yılında 3194 sayılı İmar Kanunu yürürlüğe girmeden önce yapıldığını, balkon müştemilatının çekme mesafesi içinde kalmasının yıkılması için yeterli yasal bir dayanak oluşturmayacağını, davacıya verilen bir zararın söz konusu olmadığını, kanun gereğince mülkiyet hakkı sahibinin taşınmazında komşusuna zarar vermeden dilediği gibi tasarrufta bulunabileceğini, balkonun kendi mülklerinin sınırları içinde kaldığını, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili, balkonun sonradan inşa edildiği, müvekkilinin binasına çok yakın ve penceresinin müvekkilinin penceresine uzaklığının sadece iki metre olduğunu, komşuluk hukukuna aykırı şekilde özel hayat ve güvenlik haklarının zedelendiğini, kararda somut olayın şartlarının değerlendirilmediğini belirterek hükmü temyiz etmiştir.TMK m. 683'teki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir" hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK'nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.Taşkın kullanma belirlendiği takdirde takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davaya konu olayda davacı, davalının kendi taşınmazı üzerine imara aykırı olarak yaptığı balkonun güvenliğini ve mahremiyetini ihlal ettiği iddiasıyla elatmanın önlenmesi ve kal istemiştir.Dosya içerisindeki bilirkişi raporlarına göre davalının aynı cephede başka bir balkonu daha mevcut olup, ihtiyacı olmadığı halde çekişmeye konu balkonu davalının taşınmazına çok yakın olarak inşa ettiği, bu şekilde davacının meskeninin güvenliği konusunda tehlike oluşturduğu, bu şekildeki ilave bir yapının ayrıca davacının evinin mahremiyetini ihlal edeceği ve görüntüsünü de kısmen engelleyeceği anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatıran tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.