Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9243 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 4546 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.10.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 08.11.2016 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin paydaşı olduğu 11 ada 75 parsel sayılı taşınmazda davalının diğer paydaş ...'ın 469/756 payını 23.11.2012 tarihinde 550.000,00 TL bedelle satın aldığını, satış bedelinin önalım hakkının kullanılmasını engellemek için muvazaalı şekilde yüksek gösterildiğini belirterek, davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.Davalı vekili, davalının davaya konu payı, taşınmazda fiili taksim olduğu için aldığını, davacının açtığı ortaklığın giderilmesi davasında fiili taksim olduğunu beyan ettiğini, bedelde muvazaanın ise olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne yönelik karar Dairemizin 10.04.2014 tarihli 2014/2816 Esas, 2014/4818 Karar sayılı ilamıyla "davalı vekili savunmasında dava konusu taşınmazın fiilen taksim edildiğini, davacının açtığı ortaklığın giderilmesi davasında da davacının fiili taksim olduğunu beyan ettiğini belirtmiştir. Gerçekten, taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde A ile gösterilen iki katlı kargir evin ... tarafından yapıldığı şerhi bulunmakta ve mahkemece yapılan keşif sonrasında sunulan 19.07.2013 tarihli bilirkişi raporu krokisinden de taşınmaz üzerinde A, B, C, D ile gösterilen binaların olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davalının taksim savunmasına ilişkin delillerinin, varsa davacının bu konudaki ve bedelde muvazaaya ilişkin karşılık delillerinin sorulup toplanması, ayrıca mahallinde yeniden keşif yapılarak toplanan delillerin birlikte değerlendirilerek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı görüldüğü" gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.Somut olayda; davacı vekili ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/802 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davasının dava dilekçesinde taşınmazın paydaşlar arasında fiilen bölünmüş olarak kullanıldığını beyan ederek taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığını kabul etmiştir. Yine ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/397 Esas sayılı dava dosyasında dinlenen tanıklar taşınmazda boş olarak ayrılan kısmın satıcı ... tarafından kullanıldığını beyan etmiştir. Buna göre taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığı anlaşıldığından davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 1.350 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,08.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.