MAHKEMESİ : Çifteler Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 02/04/2013NUMARASI : 2012/109-2013/68Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.09.2013 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 02.04.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Davacı vekili, davalı Belediye Başkanlığı'na ait dükkanda kiracı olduğunu, diğer davalı V.. Ü..'ın depo olarak kullandığı bitişik dükkandaki kömür sobasını söndürmeden yanar vaziyette bıraktığını, sobanın bacasından çıkan kıvılcımların davacının kiracısı olduğu manifatura dükkanında bulunan malzemelerin yanmasına, dükkanın zarar görmesine neden olduğunu, ceza dosyasında asli kusurlu bulunduklarını ileri sürerek şimdilik 15.000,00 TL'nin tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı, M.. B.. vekili, belediyeye atfedilecek bir kusur bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı V.. Ü.. vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, ceza dosyasının temyiz aşamasında olduğunu, davacının eşininde sanık olarak yargılandığını, talep edilen bedelin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, elektrik kablosunda meydana gelenin kısa devre, aşırı ısınma, şase veya ark sonucu yangının çıktığı, baca küllüğünden kaynaklanmadığı gerekçesiyle yangına neden olmayan davalılar hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nın 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Kapatılan Mahmudiye Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2011/8 Esas, 2012/26 Karar sayılı ceza dava dosyasında, sanık V.. Ü..'ın taksirle yangına neden olma suçu nedeniyle yapılan yargılama sırasında alınan 26.05.2011 tarihli bilirkişi raporu ve talimat yoluyla aldırılan 30.12.2011 tarihli bilirkişi heyet raporunda, 26.01.2011 günü sanık V.. Ü..'ın sobanın ateşini söndürmeden işyerinden çıktığı, soba borularının içinin, bacanın ve baca küllüğünün kurum dolu olduğu, temizliğinin düzenli ve yeterli bir şekilde yapmadığı, küllüğünün kapalı olup olmadığını kontrol etmediği, bu nedenle asli kusurlu olduğu, davacının eşi olan ve manifatura dükkanını işleten diğer sanığın ise kendi işyerindeki baca küllüklerini kapatmadığı bu nedenle tali kusurlu olduğu tespit edilmiş, mahkemece, sanık V.. Ü..'ın adli para cezası ile cezalandırılmasına, katılan sanık S.. E.. hakkında kendi eylemi nedeniyle kendisi zarar uğradığından ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olup temyiz aşamasındadır.Yargılama sırasında mahkemece yapılan keşif sonucu alınan inşaat mühendisi ve itfaiyeci bilirkişi tarafından düzenlenen 27/03/2013 havale tarihli bilirkişi raporunda, elektrik kablosunda meydana gelen kısa devre, aşırı ısınma, şase veya ark sonucu yangının çıktığı, baca küllüğünden kaynaklanmadığı belirtilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesi gereğince; "Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hâkimini bağlamaz." Hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp ceza mahkemesinin maddi vakıaların belirlenmesine ilişkin tespit kararı hukuk hakimi yönünden bağlayıcıdır. Davaya konu olayda; ceza yargılaması sonucunda verilecek kararın görülmekte olan bu davayı etkileyecek nitelikte olması nedeni ile Mahmudiye Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/8 E.- 2012/26 K. sayılı dosyası ile mahkum edilen davalılar hakkındaki hükmün kesinleşmesinin beklenmesi gerekir.Ayrıca ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporları ile görülmekte olan davada alınan bilirkişi raporları arasındaki olayın oluşu, davalıların kusur durumları bakımından oluşan çelişki de giderilmemiştir.Mahkemece, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.