Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 9194 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5018 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Bursa 4. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/10/2013NUMARASI : 2012/69-2013/852Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.01.2012 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.10.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi isteğine ilişkindir.Davacı mülkiyetinde bulunan arsasına 1998 yılına kadar 3 katlı ev yaptığını, sonraki bir tarihte davalının da taşınmaza komşu olduğunu, her iki taşınmazın bahçelerinin birbirine baktığını, davalı tarafın davacıdan sonra başladığı inşaatında 1 ve 2 katları çok yakından yapmasına komşuluk hatırına ses çıkarmadığını ancak davalının çatı katını örüp mesken haline getirmeye, aydınlık ve havalandırmayı kapatmaya çalışmasına rıza gösteremeyeceğini, kaldı ki bundan dolayı binalarının değer kaybına uğrayacağını, örf ve adet kuralları gereği TMK'nun 737. maddesi hükmü de göz önüne alınarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla yıkım ve yeniden yapım masrafları için 1.000,00 TL'nin ilerde açacakları ve davalı tarafından inşa edilen inşaat ve duvarın yıkılarak en az 1,50 metre geri mesafeden yeniden ördürülmesine, yıkım ve yapım giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi istemiştir.Davalılardan H.. B..; taşınmazın babasından miras yoluyla kaldığını, davacıya ait taşınmazın kaçak bina niteliğinde olup ruhsatının bulunmadığını, iddia edildiği gibi taşınmazın yeni yapı olmayıp 1985 yılında inşa edildiğini, bina yapılırken bitişik komşular düşünülerek buna uygun mesafeler bırakılarak binanın yapıldığını, her iki taşınmaz arasında boşluğun kendileri tarafından bırakılan boşluk olduğunu, davacının da bu miktar bir boşluk bırakması halinde böyle bir sorunun yaşanmayacağını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Yargılama sırasında davalı dışındaki diğer mirasçılar davaya katılmışlardır.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davlarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez. Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır. Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, taraflarınyarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir. Diğer taraftan, davalının kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının salt ruhsatsız olduğu, imara aykırı bulunduğu ileri sürülüp, TMK’nun 737. maddesi uyarınca yıkım ve eski hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare mahkemelerini ilgilendiren bir husustur. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonucunda davalının kendi taşınmazı içerisine yapmış olduğu yapı nedeniyle bir zararın doğmuş olduğu belirlendiği takdirde davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmelidir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı ve davalılara ait binaların balkon ve eklentilerinin birbirine çok yakın olduğu anlaşılmaktadır. Ancak yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarında ve toplanan diğer delillere göre davacının, davalının kendi taşınmazına yaptığı eklenti nedeniyle bir zararının bulunduğu saptanamamış, zarar ispatlanamamıştır. Bu durumda yukarıda değinilen ilkelere göre davacının bir zararı tespit edilemediğinden davanın reddi gerekirken salt imara aykırılık nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 09.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.