MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacılar tarafından, davalı aleyhine 13.02.2014 gününde verilen dilekçe ile ıslahen maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davacının ıslah edilmiş maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat isteminin reddine dair verilen 29.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ve duruşmasız olarak davacılar vekilleri tarafından istenilmekle, tayin olunan 01.11.2016 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av. ... ile karşı taraftan davacılar vekili Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:KA R A RDava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Davacılar 19.02.2014 tarihli dilekçelerinde, 54 parsel sayılı taşınmazın 3/4'nün ..., 1/4 ünün ... adına kayıtlı olduğunu, komşu parselde inşaat yapan davalı yüklenicinin temel kazısı sırasında davacıların evini yıktığını, zarar verdiğini, kullanamaz hale getirdiğini, kiracıların da evi terk ettiğini ileri sürerek 5.000 TL alacağın tahsilini istemiş, 09.12.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile (harç ikmali yapılarak); bilirkişi raporu doğrultusunda 105.213,00 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihi olan 14.02.2013 tarihinden itibaren işleyen faizi ile birlikte ayrıca 1.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.Davalı vekili, usulune uygun tebligat yapılmadığını keşifden sonra davadan haberdar olduğunu savunma hakkının kısıtlandığını, TMK 738. maddesine göre arsa maliklerine davanın yöneltilmesi gerektiğini ileri sürerek öncelikle husumet yönünden; ayrıca, davacının evinin 30 yıllık ruhsatsız ve çok yıpranmış kullanılmaz halde ve davalının 968 ada 1 sayılı parseline 7.43 m2 tecavüzlü olduğunu, yıllardır kullanılmadığını, çökmeye maruz kaldığını, keşif raporundaki tüm zarar kalemlerinin soyut nitelikte olduğunu, ek raporun aynı bilirkişiler tarafından düzenlendiğini, mahsup işlemlerinin yapılmadığını, ortaklaşa yapılması gereken istinat duvarı için 30.000 TL fahiş bedel hesaplandığını,tapu ve belediye dosyasının getirtilerek incelenmediğini ileri sürerek inşaat mühendisi bilirkişilerden kurulacak kurul vasıtasıyla yeniden bilirkişi incelemesi yapılıp gerçek zarar ve kusur oranının tespiti gerektiğini, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; 19.03.2015 tarihinde yapılan keşif sonucu inşaat, harita ve ziraat mühendisi bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulunun düzenlediği 01.04.2015 tarihli rapor ve 23.11.2015 tarihli ek rapora göre davalı yüklenici tarafından dava konusu yerde yapılan temel hafriyat kazısı sırasında kazı ve istinad duvarının kademeli olarak yapılması gerekirken, istinat duvarının yapılmadığı, davacı ile davalı taşınmazı arasındaki kot farkı nedeniyle iki taşınmaz arasında inşaat sırasında zorunlu olarak yapılması gereken istinad duvarını yapmayan davalının olayda %100 oranında kusurlu olduğunun bilirkişi heyetince tespit edildiği; davacının binasının tecavüzlü olduğu iddia edilmiş ise de; bu durumun ancak taşınmaz malikleri arasında elatmanın önlenmesi hakkı doğurabileceği, davalının eylemini hukuka uygun hale getirmeyeceği gerekçesi ile davacının davasının kabulü ile; davacı ... yönünden -78.909,75-TL, davacı ... mirasçıları yönünden -26.303,25-TL (dahili davalı mirasçılara miras payları oranında dağıtımı suretiyle) maddi tazminatın tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, dava dilekçesinde faiz talebinde bulunulmadığından, tazminata faiz yürütülmesi isteminin reddine, davacılar manevi zararı kanıtlayamadıklarından manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.Hükmü davacılar vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.TMK m. 683'teki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir" hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK'nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı BK'nın 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK'nın 730 ve 737. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.Öte yandan mülkiyet hakkının taşkın kullanılmasında ölüm veya cismani zarar söz konusu ise BK'nın 53 vd. maddelerine göre, ölüm veya cismani zarar bulunmadığı takdirde, komşu taşınmaz maliklerinin sağlık, huzur ve sükunları mülkiyet hakkının taşkın kullanılması nedeniyle bozulmuş ise kusursuz sorumlulukta uygulanan BK'nın 56. maddesi uyarınca manevi tazminata hükmedilebilir.Kural olarak sadece kişilik hakkı ihlal edilen kimse manevi tazminat isteyebilir. Mal varlığının ihlali sonucunda ortaya çıkan zararlar için manevi tazminat istenemez. Mal varlığına yönelik eylemler da şüphesiz kişiyi üzüntüye düşürebilir ise de kişisel hakkı ihlal eden eylem niteliğinde kabul edilemez.1-Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacılar vekilinin tüm; davalı vekilinin aşağıdaki temyiz itirazları dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında mahkemece tazminat miktarının belirlenmesine ilişkin olarak yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Zararın hesaplanmasına esas alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde davacılara ait evin yıpranma payı nazara alınmadığı gibi davacılara ait evin davalı parseline taşkın olması nedeniyle zararın artmasına neden olup olmadığı varsa davacının kusur oranı tespit edilerek 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 52. maddesi uyarınca zarar miktarından indirim yapılması hususu araştırılıp değerlendirilmek suretiyle mahkemece, yeniden keşif yapılarak bu konuları içeren yeni bir rapor alınması ve buna göre hüküm kurulması gerekir. Eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) bentte yazılı nedenlerle davacılar vekilinin ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 1.350 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.