Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 903 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 15994 - Esas Yıl 2006
Davacı karşı davalı İbrahim vekili tarafından, davalı karşı davacılar Ergin ve F.... ile davalılar Ş..... vd. aleyhine 17.03.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil, alacak karşı dava olarak da ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulü ve karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.05.2006 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve karşı davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Asıl dava, taşınmaz üzerindeki yapıya olan katkı sebebiyle tapu iptali tescil ve katkı payının tahsili istemlerine ilişkindir. Karşı davada ise, davalılardan E.... ve F.... ecrimisil isteminde bulunmuştur. Mahkemece, davacı İbrahim tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine, bilirkişice saptanan katkı payından davacı hissesine düşen 16.674.710.000 TL'nin davalılardan tahsiline, ecrimisil istemine yönelik karşı davacıların istemi kısmen kabul edilerek 3.450.00 YTL'nin davacı ve karşı davalı İbrahim'den tahsiline karar verilmiş, hükmü davacı ve karşı davacı davalılar E.... ve F.... temyiz etmiştir. Üzerine iki katlı ve dört daireden ibaret bina yapılan 9 parsel sayılı taşınmaz, tapuda tarafların ortak miras bırakanı Afer adına kayıtlı iken yapılan intikaller sonucu paylı olarak taraflar adına tescil edilmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 718. maddesi hükmünce taşınmaz mülkiyetinin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla bitkiler, yapılar ve kaynaklar da girer. Dolayısıyla binanın ve arazinin ayrı ayrı düşünülme olanağı bulunmadığından, arazi üzerindeki binada kural olarak kayıt maliklerine aittir. Arazide bir kısım pay maliki olan davacı araziyi ayrı binayı ayrı niteleyerek üzerindeki binadan dolayı kendisine ayrıca pay aktarılmasını isteyemez. Yine dosya kapsamıyla 9 parsel sayılı taşınmazın tamamına davacı İbrahim'in zilyet olduğu, binadankısmen kendisi oturarak kısmen de üçüncü kişilere kiraya vererek yararlandığı sabittir. Davacı arazi üzerindeki binanın meydana getirilmesinde diğer paydaşlara göre üstün katkı sağlamışsa araziye malik olmaları nedeniyle binada hak iddiasında bulunan diğer paydaşlardan katkı payının tahsilini, taşınmaza bütünüyle davacı zilyet olduğundan, diğer paydaşlar da yapıyı kullanamamalarından ötürü zilyet olan davacıdan ecrimisil isteminde bulunabilir. Bu açıklamalar karşısında davacı İbrahim'in mülkiyet hakkına yönelik isteminin reddolunmasında ve katkı payı tahsili istemi ile karşı davacı ve davalıların kural olarak ecrimisil taleplerinin kabulünde yasaya aykırı bir yön yoktur. Ancak; 1-Asıl davanın davacısı İbrahim, karşı davacı ve davalılardan E....'e ecrimisil payı adı altında bazı ödemeler yaptığını savunmuş ve buna ilişkin banka dekontlarını delil olarak dosyaya sunmuştur. Mahkemece ait olan bankanın hesap hareketlerini içerir kayıtlar getirtilerek davacının davalılardan E....'e yaptığı bu ödemelerin ne amaçla yapıldığı konusunda taraflar isticvap edilip, gerçekten savunulduğu gibi ecrimisil ödemesi varsa ödemeler tutarının davalı ve karşı davacı E....'in alacağına mahsup edilmemesi doğru değildir. Öte yandan; bilirkişice davacının katkı payı alacağı üç alternatif olarak mahkemeye sunulmuş, mahkemece bu alternatiflerden miras bırakanın ölüm tarihi esas alınarak katkı payına hükmedilmiştir. 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, kural olarak her davanın ikame edildiği tarihe kadar olan devre için çözümü gerekeceğinden, katkı payı alacağının murisin ölüm tarihine göre değil, dava tarihine göre hesaplanması zorunlu iken bu ilkenin gözardı edilmesi de doğru olmamıştır. Karar bu nedenle davacı ve karşı davalı İbrahim yararına bozulmalıdır. 2-Davalı ve karşı davacıların temyiz itirazlarına gelince; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.12.2002 tarih 1060-1111 sayılı kararında vurgulandığı üzere ecrimisil kötü niyetli zilyedin ödemekle sorumlu olduğu bir miktar tazminattır. Ecrimisilin hüküm altına alınabilmesi için dava konusu taşınmaz üzerinde bina bulunması gerekli olmayıp, taşınmazın kullanma biçiminin de önemi yoktur. Somut olayda; paylı mülkiyet rejimi ile taşınmazda pay sahibi olan davacı ve karşı davalı İ..... arazi üzerindeki binaya zilyet olup, diğer paydaşları gerek araziyi ve gerekse binayı kullandırmamak suretiyle hakimiyet altında bulundurduğundan, davalı ve karşı davacılara payları oranında ecrimisil ödemek zorundadır. Az yukarıda sözü edildiği üzere ecrimisil kötü niyetli zilyedin ödemek zorunda olduğu bir miktar tazminat olduğundan, tazminat miktarının tayin ve tespitinin özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle HUMK'nın 275. maddesi uyarınca mahkemenin bilirkişi oy ve görüşüne başvurması zorunludur. Bu konudaki mevcut bilirkişi raporu yeterli ve Yargıtay denetimine açık olmadığından, mahkemece yeniden keşif yapılarak davacı ve karşı davalı İbrahim'in işgal ettiği yer dışındaki bağımsız bölümler nedeniyle davacının murisin ölüm gününden davanın açıldığı tarihe kadar geçen dönem için davalı ve karşı davacıların paylarına göre ödemeleri gereken ecrimisil tutarı bilirkişiye hesap ettirilmeli, Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alındıktan sonra karşı dava konusu istem hakkında sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yönün gözardı edilmesi suretiyle ne şekilde hesaplandığı anlaşılamayan bir miktarın ecrimisil olarak davacı ve karşı davalıdan tahsiline karar verilmesi de doğru olmamış, kararın bundan ötürü davalı ve karşı davacı E.... ve F.... yararına bozulması gerekmiştir. Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı ve karşı davalı İbrahim, 2. bent uyarınca da davalı karşı davacılar E.... ve F.... yararına (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 05.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.