Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 894 - Karar Yıl 2004 / Esas No : 8340 - Esas Yıl 2003





(YİBK., 31.5.1965 tarih ve 4/2 s.)Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.4.2001 günü verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen karar temyiz edilmekle dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Mera, bir veya birden fazla köy ve kasaba halkına, bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar, özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanmaz, sınırları daraltılamaz (Mera Kanunu m. 3-4).31.5.1965 tarihli ve 4/2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı ile "...tek başına bir köye ait bulunan mera, yaylak ve kışlakların tümünün veya bir parçasının bir başka köy sınırları içine alınmış olması halinde, sınır değişikliğinin ikinci köye bir yararlanma hakkı sağlamayacağı ve ilk köyün eskiden olduğu gibi bu yerlerden tek başına yararlanacağı..." öngörülmüş olup, bu. karar 4342 sayılı Mera Kanununun 29. maddesi ile de yasa hükmü haline gelmiştir. Böylece, bir köy ya da belediye sınırları içinde kalan mera, yaylak ve kışlaklar üzerinde bir başka köy veya belediyenin de intifa hakkı olabileceği kabul edilmiş, idari sınırların aidiyetin belirlenmesinde önemi olmadığı vurgulanmıştır, idari sınırlar sadece yetkili mahkemenin saptanmasında önem arz eder.Meralar üzerinde, aidiyet iddiasıyla, elatmanın önlenmesi, tapu iptali mera olarak sınırlandırma veya tespitin iptali ve mera olarak sınırlandırma davaları açılabilir.Davayı, yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da Hazine açabilir. Davayı açan köy muhtarının veya Belediye Başkanının davayı kabule, vazgeçmeye ya da sulha yetkisi yoktur.Mera yaylak ve kışlak davalarında, tahsise ya da kadim kullanma hakkına dayanabilir. Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmada ileri sürdükleri verileri tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi, kadimlik iddiası varsa bu hususun yeterince araştırılması gerektiğinde, köyün kuruluş tarihinin içişleri Bakanlığı aracılığıyla araştırılması ve köyün kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması gerekir.Keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera ve yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan yansız anlatımda bulunabilecek yöreyi iyi bilen ve çevre köy yada kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir. (Bu kural, dava konusu yerin mera yaylak ya da kışlak olarak kullanılmasında, dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların yararlarının bulunmaması ve bu nedenle de yansız anlatımda bulunacakları düşüncesinden kaynaklanmaktadır.)Mahkemece yapılacak keşifte, tahsise dayanılıyorsa, tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, taşınmazın mera olmadığı iddiasının bulunması halinde varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun, çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak, uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekir.Kadimlik iddiasında ise, yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmelidir.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında,Davacı, davalı köyün idari sınırları aşarak kendi köylerine ait mera ve ormanlarından yararlanmalarına engel olduklarını ileri sürerek muarazanın giderilmesi ve elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.Davalı, dava konusu yerin orman olduğunu, davacının açtığı idari sınıra itiraz davasının da reddedildiğini, savunarak davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, çekişmeye konu alanın orman olduğu, kesinleşen idari sınıra göre de elatmanın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü davacı temyiz etmiştir.Davacı, dava konusu yerin kendi sınırları içinde olduğunu, mera ve orman olarak kullandıkları yere davalı köyün elattığını ileri sürmektedir. Mahkeme, dava konusu yerin orman olduğunu belirtmiştir. Ancak, orman alanlarında da orman içi meraların bulunması mümkündür. Orman sınırları kapsamında kalan orman içi meralar için de yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılması gerekmektedir.Mahkemece, öncelikle dava konusu yerin niteliği saptanmalı, mera ise yararlanma haklarının kime ait olduğu belirlenerek sonuca gidilmelidir.Dava konusu yer mera değil ise, bu durumda idari sınırın belirlenmesi için açılan davanın sonucu beklenerek, dava konusu orman alanının hangi köy sınırları içinde kaldığını esin olarak saptanmasından sonra, bir hüküm kurulmak üzere yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.Sonuç : Yukarıda yazılı nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 375.000.000 lira duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 17.2.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.