MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalı aleyhine 01.07.2014 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 25.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:KA R A RDava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili ile davalının 27880 ada 4 parselde kayıtlı binanın 3 No'lu bağımsız bölümünün müşterek malikleri olduğunu, tasfiye halindeki davalı şirketin iflas idare memurlarına ulaşamadıklarını ileri sürerek dava konusu bağımsız bölüm üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesini talep etmiştir. Davalı iflas idare memuru vekili, davacının iflas idaresine herhangi bir başvurusunun olmadığını, iflas idaresinin bu konuda vereceği kararın beklenmesi gerektiğini, bu nedenle davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı şirketi temsil etme yetkisinin iflas idaresinde olduğu, davacı tarafından iflas idaresine bu konuda yapılan bir başvuru olmadığı, iflas idaresine başvurulmaksızın ve kararı beklenilmeksizin açılan davada davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Somut olayda, dava konusu 27880 ada 4 parsel sayılı taşınmazda kat irtifakının kurulu bulunduğu, bodrum katta bulunan 3 No'lu bağımsız bölüm üzerindeki ortaklığın giderilmesinin talep edildiği ve tarafların bu bağımsız bölümde müşterek mülkiyet hükümleri uyarınca paydaş oldukları tapu kaydından anlaşılmaktadır. Taşınmazda kat irtifakı kurulmuş olup, üzerine inşa edilen binanın yapı kullanma izin belgesi alınmasıyla ilgili işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu ve bu hususun taşınmazın satışına engel teşkil etmeyeceği kuşkusuzdur. Zira, TMK.nın 683 vd. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı sahibi maliki olduğu taşınmaz üzerinde hukuk düzeninin sınırları içerisinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Bu durumda davacının satış suretiyle ortaklığın giderilmesini isteyebileceği de tartışmasızdır. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 31.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.