Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8850 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 5088 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.12.2012 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kesin süre nedeniyle reddine dair verilen 05.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kesin süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Süreler, kanun tarafından (kanuni süreler) tespit edildiği gibi hakim tarafından da tayin edilebilir (HMK m. 90). Kanuni süreler, örneğin cevap süresi, temyiz süresi gibi kesindir ve hakim tarafından bu süreler azaltılıp çoğaltılamaz. Ancak, hakimin tayin ettiği süreler kesin değildir.Yargılama hukukunda egemen olan ilkelerden usul ekonomisi ilkesi gereğince hakim, bir davayı makul süre içinde ve en az giderle sonuçlandırmak zorunda olduğundan bazen taraflara yapacakları işlemler gereği kesin süre verebilir (HMK m. 94/2).Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin, bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.Bu nedenlerle de hakim tarafından kesin süre verilirken;1-Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,2- Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi, 3- Yapılacak işlem veya işlemler teker teker, varsa masrafının miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,4- Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.Somut olaya gelince; davalılardan ...’in tebligat adresinin mahkemece verilen kesin sürede bildirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davalının tebligat adresi mahkemece res’en tespit edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerekir.Tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı, adresi meçhul olanlara nasıl tebligat yapılacağı, adres araştırması ve tespiti yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve devamı maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümlere yer verilmiştir.Bu durumda mahkemece, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10 ve 35. maddelerindeki düzenlemeler gözetilerek öncelikle davalının adres kayıt sistemine yazılı adresleri araştırılarak buradaki adreslerine tebligat yapılması sağlanmalıdır. Adres kayıt sisteminde adresleri bulunmadığı takdirde, adres araştırması yapılarak adres tespiti yoluna gidilmeli ve tespit edilecek adreslerine tebligat yapılmalıdır. Tüm bu araştırmalar ile de bir sonuca varılamadığı takdirde anılan davalıya ilanen tebligat yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlanıp işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir.Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 31.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.