MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.08.2011 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 10.09.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:KA R A RDava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkilinin 251 parsel sayılı taşınmazın ve üzerindeki evin maliki olduğunu, davalıların da müvekkiline komşu olan 252 parsel sayılı taşınmazın müşterek malikleri olup bu parsel üzerine inşa edilen iki katlı binada aile gizliliğini ihlal edecek şekilde pencereler açılmış olduğunu, ayrıca lağım borularını açıkta döşemiş olduklarından zaman zaman pis su ve kötü koku oluştuğunu ileri sürerek davalılara ait binadaki aile gizliliğini ihlal eden pencerelerin kapatılmasını ve lağım borularının kaldırılmasını talep etmiştir. Bir kısım davalılar vekili, davacının söz konusu evde oturmadığından davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, eve pencere açılmasının mülkiyet hakkından doğan doğal bir sonuç olduğunu, müvekkillerinin evinin 25 yıl önce yapılmış olup davacının evinin ise 5-6 yıllık olduğunu, lağım borularının da açıkta olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş; diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir. Mahkemece, davanın kabulü ile 252 parsel sayılı taşınmazda imar kurallarına aykırı biçimde açılan pencerelerin kapatılmasına, bu şekilde davalıların müdahalesinin men'ine, aynı parseldeki iki katlı evin 1. katının davacının taşınmazına bakan cephesine 20 cm saçak yapılmak suretiyle 1. katın pis su borusunun bu saçağın altında ve açıkta yapıldığı anlaşıldığından bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere bu pis su borularının da yerinin davacınıntaşınmazına zarar vermeyecek şekilde değiştirilerek eski hale getirilmesine karar verilmiştir. Hükmü, bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir. TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunması gerekir. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir.Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır. Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir. Bunun için de mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir. Davaya konu olayda uygulama imkanı bulunan TMK’nun 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel adete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmünü içermektedir.Somut olaya gelince; mahkemece, yapılan keşif akabinde alınan bilirkişi raporlarına göre davalılara ait 252 parselde yapılmış olan iki katlı binanın kendi arsasına komşu mesafesi bırakılarak yapılmış olması gerekirken, mesafe bırakılmadan davacıya ait 251 parsele 34,60 m2 tecavüzlü olarak yapıldığı, davalılara ait binanın zemin ve 1. katının davacının binasına bakan cephesine aile gizliliğini ihlal edecek şekilde pencerelerin açılmış olup bunların kapatılmasının gerektiği, ayrıca davalılara ait binanın 1. katının davacının binasına bakan cephesine 20 cm saçak yapılmış olup 1. katın pis su borusunun bu saçağın altında ve açıkta yapılmış olduğu, bu pis su borusunun 12,60 mt. uzunluğunda olup patladığı zamanlarda pis suyun davacıya ait bahçe kısmına aktığı ve davacıya rahatsızlık verecek durumda olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle 252 parsel sayılı taşınmazda imar kurallarına aykırı biçimde açılan pencerelerin kapatılmasına ve pis su borularının da yerinin davacının taşınmazına zarar vermeyecek şekilde değiştirilerek eski hale getirilmesine karar verilmiştir. Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, davacının ne gibi zararlarının bulunduğu belirtilmediği gibi bu zararları gidermeye yönelik alınması gereken önlem veya önlemlerin de belirtilmediği, bu sebeple bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olmadığı anlaşılmıştır. O halde mahkemece, yukarıda değinilen ilkeler uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen hususlar dikkate alınarak komşuluk hukuku açısından davacının ne gibi zararlarının meydana geldiğinin tespit edilmesi, bu zararları giderecek önlem veya önlemlerin belirlenmesi ve daha sonra infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm kurulması gerekirken eksik araştırma ile yetersizbilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 24.10.2016 tarihinde karar verilmiştir.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
KAMBİYO SENEDİ NEDENİYLE BORÇLU OLMADIĞININ TESBİTİ- MENFİ TESPİT DAVASI- İSBAT KÜLFETİ -SENEDİN TALİLİ -BORÇ İKRARI
"İçtihat Metni"Taraflar
arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;
Denizli 3.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen
01.02.2012 gün ve E:2010/1442, K:2012/92 sayılı kararın incelenmesi
taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hu
BOŞANMA DAVASINDA DAVALI TAŞINMAZINA İHTİYATİ TEDBİR KONULAMAYACAĞI
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sırasında mahalli mahkemece verilen, ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilin 31.01.2013 tarihli karar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Boşanma veya ayrılık davası açılınca alınabilecek tedbirler Türk Medeni Kanunu'nun 1
Alt İşveren-Üst işveren-Rücu ve birlikte sorumluluk ilkeleri-sorumluluk dönemi-çalışma süresi
Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.12.2011 gün ve 2010/532E., 2011/483 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesini
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?