Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 8451 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 7342 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Silivri 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 29/11/2012NUMARASI : 2010/254-2012/673Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.05.2010 gününde verilen dilekçe ipoteğin kaldırılması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 29.11.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı M.. A.. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:K A R A R Dava, ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir.Davacı vekili, davalı E.. Ç..'a başka bir taşınmazda bulunan ipoteğinin fekki için müvekkilince vekalet verilmek istenirken davalının müvekkilinden aldığı vekaletle .. ada .. parsel sayılı taşınmazda bulunan 2 no'lu bağımsız bölüme diğer davalı M.. A.. lehine dayanıksız ipotek tesis ettiğini, tapu kaydında mevcut ipotek şerhinin vekalet aktinin kötüye kullanılarak tesis edildiğini ve ipoteğin dayanağının olmadığını belirterek terkini istemiştir.Davalı M.. A.. vekili, müvekkilinin davalı E.. Ç..'dan alacaklı olduğunu, davalı E.. Ç..'ın gerçekte kendisine ait olan taşınmazın hakkında yapılan takipler nedeni ile kayden başkasına ait olduğunu beyan ettiğini ve müvekkilinin davalıya güvendiğini, müvekkilinin davacı ile diğer davalı arasındaki ilişkiyi bilmediğini ve bilebilecek durumda olmadığını savunarak davanın reddini savunmuştur.Davalı E.. Ç.., açılan davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, davanın kabulü ile ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir.Hükmü, davalı M.. A.. vekili temyiz etmiştir.İpotek kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni haktır. İpotek tesisi için rehin edilecek taşınmaz maliki ile alacaklı arasında bir anlaşmanın (rehin sözleşmesi) bulunması ve rehin sözleşmesinin Türk Medeni Kanununun 856. maddesi gereğince tapu siciline tescil edilmesi gerekir.Alacak sona erdiği halde alacaklı terkin taahhüdüne rağmen terkin talebinde bulunmazsa taşınmaz maliki rehnin fekkini (kaldırılmasını) dava yolu ile isteyebilir. Kuşkusuz kurulan ipoteğin temelini ipotek akit tablosu teşkil eder. Tapu kaydı ve resmi akit içeriğinden, davacının verdiği 20.04.2010 günlü vekaletname ile davalı E.. Ç.. tarafından vekaleten davacıya ait ..ada .. parsel sayılı taşınmazda bulunan 2 no'lu bağımsız bölüm üzerine 21.04.2010 tarihinde davalı M.. A.. yararına 150.000 TL bedelli ipotek tesis edildiği görülmektedir. Davacı tarafından 20.04.2010 günü Silivri 1. Noterliği’nde düzenlenen vekaletname ile dava konusu taşınmaz üzerine “..gerek benim gerekse üçüncü gerçek ve tüzel kişilerin borçlarının teminatını teşkil etmek üzere dilediği özel ve tüzel kişiler lehine dilediği bedel, şekil ve koşullarda ipotek vermeye” davalı Erol'a’a yetki vermiştir. Görülüyor ki, davacı anılan vekaletname ile davalı Erol'u bir sınırlama getirmeden üçüncü kişiler yararına da ipotek tesisi için yetkilendirmiştir. Borçlar Kanununun temsil ve vekalet ilişkisini düzenleyen hükümleri uyarınca vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranma yükümlülüğünden doğar.Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu olarak benimsenmiş ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 390. maddesinde vekilin müvekkiline karşı vekaletini iyiniyetle ifa ile mükellef olduğu hükme bağlanmıştır. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve gerçek iradesine uygun hareket etmek, onu zararlandırıcı her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır.Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Türk Medeni Kanununun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen bütün özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yapılan sözleşme vekil edeni bağlar ve geçerlidir. Bu gibi durumlarda vekil vekalet görevini kötüye kullanmış olsa dahi bu sorun vekil ile vekalet eden arasında nihayet bir iç sorun olarak kalır.Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya durumun özelliği icabı bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yazılı dürüst davranma kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilir.Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince; İpoteğin dayanağı 20.04.2010 tarihli 4596 yevmiye numaralı vekaletnamede, vekil E.. Ç..'a ipotek tesisi hususunda verilen yetki geçerli ve yeterlidir. Davacı, davalı M.. A..'nun kötüniyetini, diğer davalı Erol ile davacıyı zararlandırmak kastıyla çıkar ve işbirliği içinde olduğunu ispat edememiştir. İpoteğin kaldırılması isteminin reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 24.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.