MAHKEMESİ : Kahramanmaraş Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/03/2013NUMARASI : 2012/809-2013/515Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12.05.2010 gününde verilen dilekçe ile suya vaki elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_Davacı, maliki olduğu 105 ada 15 parsel sayılı taşınmazı içindeki suyu borularla evine içme suyu olarak götürdüğünü, davalının boruları kesmek suretiyle müdahalede bulunduğunu belirterek davalının suya elatmanın önlenmesini ve zararının davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı, davaya konu su kaynağının davacı ile komşu bulunduğu tarlanın sınırında yer aldığını, 30 senedir suyu kendisinin kullandığını, ancak davacının su borularını izinsiz olarak tarlasından geçirdiğini tespit edince boruları söktüğünü ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davanın kabulü ile davalının suya vaki müdahalesinin menine, davacı ve davalıya ait komşu taşınmazlarda bulunan kaynak sularının sınıra her iki tarafça yaptırılacak ortak havuzda biriktirilerek 1/3 ünün davacıya, 1/3 ünün davalıya içme suyu olarak verilmesine, geriye kalan 1/3 ün ise taraflarca dönüşümlü olarak bir hafta boyunca sulama suyu olarak kullanılmasına karar verilmiş hükmün davalının temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 12.03.2012 günlü 2012/1711 Esas, 2012/6284 Karar sayılı ilamı ile özetle “...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, mahkemece davaya konu suyun kullanımı hususunda kurulan su rejiminin infazı mümkün değildir. Buna göre mahkemece yapılacak iş; tarafların su ihtiyaçları ile kaynak sularının debilerini belirleyen bilirkişi raporları gözönünde bulundurularak, suların bölüşülmesine ilişkin bir rejimin kurulması olmalıdır.” denilerek bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile davalının suya vaki müdahalesinin menine, davalı ve davacıya ait 105 ada 13 ve 15 parsel sayılı taşınmazlar içerisinde bulunan kaynak sularının paylaşımı yönünden taşınmazların sınırında her iki tarafça ortak yapılacak olan 1 metre boyunda 1 metre eninde 0,5 metre yüksekliğinde bir kaptajda toplanarak, boşalan suyun 0,015 lt/sn'nin davacıya, 0,024 lt/sn ise davalıya tahsis edilmesine, geriye kalan 0,023 lt/sn debili suyun ise müşterek yapılacak olan bir havuzda toplanarak taraflarca belirlenecek olan bir günde (Örneğin Cumartesi), her hafta biri kullanacak şekilde dönüşümlü olarak bahçe sulamasında kullanılmak üzere su paylaşım rejiminin kurulmasına karar verilmiştir.Hükmü davalı temyiz etmiştir.Somut olayda, mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde kurulan su rejiminin infazı mümkün değildir. Şöyle ki kurulan su rejiminde taraflarca ortaklaşa yapılacak kaptajda toplanacak suyun 0,015lt/sn'sini davacının, 0,024lt/sn'sini ise davalının ne şekilde, nasıl bir düzenekle alacakları belli olmadığı gibi geriye kalan 0,023lt/sn suyun tekrar taraflarca ayrı bir kaptaj yapılarak oraya aktarılması suretiyle taraflara ek külfetler yükletilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca taraflar arasında niza olduğu gözetilmeksizin taraflarca belirenecek bir günden itibaren bir hafta süreyle dönüşümlü olarak sulama rejiminin belirlenmesi isabetli olmamıştır.Bu durumda suların en az olduğu dönemde mahallinde fen, ziraat bilirkişi ve jeoloji mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti ile keşif icrası ile, öncelikle tarafların suya olan ihtiyaçları (içme, kullanma ve sulama) belirlenmeli, ortaklaşa yapılacak tek bir kaptajda suların nasıl toplanacağı ve kaptajda toplanan sudan tarafların ihtiyaçlarına yetecek suyu almalarını sağlayacak düzeneğe (şu çap ve ebatta boru veya vana sistemi vb.) ilişkin bilirkişi raporu alınarak infaza elverişli su rejimi kurulmalıdır. Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.