Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.6.2002 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 27.6.2003 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanunu'nun 747. maddesi uyarınca geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.Geçit hakkı davalarını, genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunmasına rağmen mevcut bu yolu gereksinimini karşılamayan taşınmaz maliki açabilir.Bunlardan ilkine mutlak geçit ihtiyacı veya geçit yoksunluğu, ikincisine nisbi geçit ihtiyacı veya geçit yetersizliği denilebilir.Geçit ihtiyacı olan kişi, davasını öncelikle taşınmazların önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun taşınmaz malikine karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana yöneltilmesi gerekir.Geçit hakkı verilmesi isteğine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmazın müşterek mülkiyete konu olması halinde, paydaşlardan bir ya da bir kaçı dava açabilir.Ülkemizde arazi düzenlemesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın doğrudan yol ihtiyacının karşılanmamış bulunması, geçit davalarının kaynağını oluşturmaktadır. Mahkemece uygun geçit yeri saptanırken öncelikle taraf yararlarının gözetilmesi ilkesi gözönünde tutulmalıdır. Geçit hakkı, taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, bir anlamda özünü komşuluk hukukundan almaktadır denilebilir. Bunun doğal sonucu olarak da yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri de esas alınmalıdır.Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı, davacının sübjektif arzularına göre değil objektif esaslara göre belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi de gözetilmelidir.Bu nedenlerle de bir taşınmaz için 2, 5-3 metre genişliğindeki bir yolun yeterli olacağı kabul edilmelidir.Davacı yararına tesis edilen geçidin, genel yola kesintisiz ulaşması sağlanmalıdır.Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel de yine objektif kriterlere, taşınmazın niteliğine göre atanacak bilirkişiler aracılığı ile saptanmalıdır. Saptanan bu bedel, hükümden önce depo ettirilmeli, böylece geçit bedelinin geç ödenmesinden doğabilecek sakıncalara meydan verilmemelidir. Aksinin kabulü, maddenin amacı ile de çelişir.Kurulan geçit hakkının Medeni Kanunun 748/3. maddesi uyarınca Tapu Siciline kaydı da gereklidir.Davanın niteliği gereği, yargılama giderleri de davacı üzerinde bırakılmalıdır.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;Davacı, öncesinde davalı parsel ile bir bütün olan 48 parsel numaralı taşınmaz üzerine inşa ettirdiği binanın 13 numaralı bağımsız bölümünün maliki olduğunu, yol yapılmak üzere belediyeye terkedilen bir kısım taşınmazın yol artığı olan kısmın 51 parsel numarasını aldığını, 6.11.2000 tarihinde noterde düzenlenen belge ile 51 parselden bedelsiz giriş çıkış hakkı vereceğini taahhüt eden davalının aynı tarihte taşınmazı tapudan satın alarak inşaata başladığını, inşaatın tamamlanması halinde 48 parselde bulunan binaya giriş çıkışın olanaksız hale geleceğini belirterek geçit hakkı kurulması isteğinde bulunmuştur.Davalı, yararına geçit istenilen 48 parsel numaralı taşınmazın yola cephesinin bulunduğu, geçit gereksiniminin bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlanmadığı ve 6.11.2000 tarihli taahhütnamenin zorla alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, dava konusu taşınmazın giriş katında bulunan dükkanlarda yapılacak tadilat ile giriş çıkışın sağlanabileceği, öncesinde bütün olan parsellerin satışı sırasında geçit durumunun dikkate alınması gerektiği ve noterde düzenlenen belgenin geçit hakkının tapuya tescili için yeterli olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.Kural olarak, geçit hakkı genel yola bağlantısı bulunmayan veya yolu bulunmasına rağmen mevcut bu yolu gereksinimi karşılamayan taşınmazlar için öngörülmüştür. Bu nedenle yola cephesi bulunan taşınmazlar yararına geçit hakkı kurulması istenemez ise de dava konusu bina 27.8.1992 tarihinde onaylanan tadilat projesine uygun olarak inşa edilmiştir. 9.12.1992 de de yapı kullanım izni verilmiştir. Buna göre binanın zemin katta bulunan dükkanların girişi Ali ihsan Kalmaz Caddesinin bulunduğu yönden, üst katta bulunan bağımsız bölümlerin giriş çıkışı ise arka kısımdan verilmiştir. Daha sonra yapılan imar uygulaması sonucunda dava konusu bina 48 parselde kalmış yol artığı olan kısım ise 51 parsel olarak tescil edilmiştir. Belirtilen nedenle taşınmazın yola cephesi mevcut ise de istemin üst katlara giriş ve çıkışının temini için istendiği dikkate alındığında bu yönden yola cepheli olduğunun kabulü mümkün değildir.Belirtilen nedenle başlangıçta onaylanan projedeki durum itibariyle meskenlerin yola cephesi mevcut ise de daha sonra yapılan imar uygulaması sonucu bu olanaktan yoksun bırakılması karşısında davacılar yol yoksunluğuna düşmüşlerdir. Kaldı ki öncesinde bütün olan taşınmaz yine imar uygulaması sonucu ile değişikliğe uğradığından davacının ve davaya dahil edilen diğer bağımsız bölüm maliklerinin geçit istemekte hukuki yararları vardır.O halde mahkemece, öncelikle dosyaya sunulan 4.11.2002 tarihli teknik bilirkişi raporuna göre 48 ve 51 parselin batısında 35, 32, 46 ve 47 parsellerin doğusunda bulunan boşluğun niteliği araştırılarak buradan yol olarak yararlanma olanağı bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli aksi halde binanın konumu da dikkate alınarak 51 numaralı parselden yukarıda açıklanan ilkeler de gözetilerek geçit hakkı imkanı düşünülmelidir.Tüm bu hususlar gözetilmeksizin yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hüküm bozmayı gerektirmiştir.Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının yatırana iadesine, 275.000.000 TL. duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 18.11.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.