Davacı vekili tarafından davalılar aleyhine 19.2.2001 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davalı Mehmet hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, davalı Musa hakkındaki davanın kabulüne dair verilen 19.2.2004 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Musa vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.Uyuşmazlık, 9.5.2001 günlü krokide (C) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümüne ilişkindir.Davacı, bu yerin tapunun beyanlar hanesinde kendi evi olarak gösterildiğini ileri sürerek mülkiyet hakkı sahibi olan davalı Musa'nın elatmasının önlenmesini istemiş,Mahkemece, istek hüküm altına alınmış, kararı davalı Musa temyiz etmiştir.3557 metrekare yüzölçümlü 45 parselin davalı Musa adına tahdit ve tescil edildiği, beyanlar hanesinde ise (C) harfi çekişmeli bölümün davacıya ait muhdesat olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.Öncelikle belirtmek gerekir ki, Medeni Kanunun 683 ve 718. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Kısaca, kural olarak, arza malik olan kimse üstüne de maliktir.Burada, üzerinde durulması gereken diğer sorun ise, kadastrosu kesinleşen 45 parseldeki (C) harfi ile gösterilen muhdesat şerhinin davacıya sağlayabileceği hakkın ne olduğudur. Gerçekten, gerek 766 sayılı Tapulama Kanununun 40. ve gerekse 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19. maddeleri uyarınca konulan bu gibi muhdesat şerhleri, muhdesat sahibinin kişisel hakkına aleniyet kazandırmak ve bu hakla üçüncü kişiye karşı ileri sürebilme olanağı dışında hiçbir hak bahşetmez. Muhdesat hakkı sahibi, kişisel hakkına dayanarak Medeni Kanunun 724. maddesince koşulları varsa taşınmazı adına tescil ettirmediği sürece taşınmazın maliki olan kimse onun elatmasının önlenmesini ve yıkımı isteyebileceği gibi muhdesat şerhinin kaldırılmasını da talep edebilir.Bütün bu açıklamalar karşısında; mahkemenin davacının kişisel hakkına ayni güç tanıyarak mülkiyet hakkı sahibi davalı hakkındaki davayı kabul etmesi yanlıştır.Ancak somut uyuşmazlıkta; davalı 1979 yılındaki tescil işleminden sonra (C) harfi nizalı yeri noterde düzenlenen 13.8.1981 ve 26.8.1981 tarihli sözleşmelerle davacının eşi Nursel'e devir ve temlik etmiş, bir bakıma davacıya intifa hakkı sağlamıştır. Hal böyle olunca, davacı ile davalı mülkiyet hakkı sahibi arasında taşınmazın kullanımına ilişkin sözleşme bulunduğundan, çekişmeli yerde davacının tasarruf hakkı vardır. Karar bu nedenle sonucu bakımından doğru olduğundan HUMK.nun 438/son maddesince gerekçesi DEĞİŞTİRİLMİŞ bu şekliyle (ONANMASINA), peşin yatırılan harcın iadesine, 22.11.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.