Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7947 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2555 - Esas Yıl 2008





Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 30.10.2003 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen ! 27.12.2006 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: Davacı, davalının boşandığı eşi olduğunu, babası olan dava dışı H.Rasim'in yine dava dışı yüklenici ile arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi düzenlediklerini, 2775 ada 578 parsel üzerine yapılan binada sözleşme uyarınca arsa sahibi babasına bırakılması kararlaştırılan zemin B giriş 1 nolu dükkanın babası tarafından kendisine verildiğini, ancak taşınmazın tapusunu üzerine alamadığını, talimatı ile dükkanın tapusunun davalı eşi adına ı tescilinin yapıldığını, davalı ile boşandıklarını belirterek davalı üzerindeki kaydın iptali ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, taşınmazın kendisi tarafından satın alındığını, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava dışı H.Rasim ile yüklenici arasındaki sözleşmede dava konusu bağımsız bölümün arsa sahibine bırakılan yerlerden olması sebebiyle sağlığında mirasçılarına bağışlama iradesiyle tapuda satış gösterildiği, yapılan bu işlemin 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararından söz edilerek tapu sicil memuru önünde irade, satış doğrultusunda açıklandığından, bu işlem muvazaalı olduğundan, davalıya yapılan gizli bağış sözleşmesi de şekil koşuluna uygun düşmediğinden dava kabul edilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Mahkemenin kabul ettiğinin aksine 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının konusu, bir kimsenin mirasçılarını miras hakkından mahrum bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapuda adına kayıtlı taşınmaz malı hakkında Tapu Sicil Memuru önündeki iradesini satış doğrultusunda açıklaması halinde satış işlemi muvazaalı olduğundan, gizli bağış sözleşmesi de şekil şartından yoksun bulunduğundan açılan davalara ilişkindir. Bu tür davalara uygulamada "muris muvazaasından kaynaklanan davalar denilmektedir. Olayımızda davacının babası olan ve muvazaalı işlemin tarafı durumundaki H.Rasim tarafından açılmış bir dava bulunmamaktadır. O yüzden, eldeki davanın 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması suretiyle çözümüne olanak yoktur. 04.06.1958 tarih ve 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesinde açıklandığı gibi hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve neticei talepleri ile bağlıdır. Dayandıkları Kanun hükümleri ile ve onların tavsifleri ile bağlı olmayan hakim, önüne getirilen uyuşmazlığı Kanunları re'sen uygulayarak çözmek zorundadır. Davadaki iddiaya, savunmaya ve dosyada toplanan delillere göre dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı işlemin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından kullanılma, yönetilme ve inanana iade şartlarını içeren borçlandırıcı bir işlemdir. 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği i gibi; inanç sözleşmesi, inanılana bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inananın tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla; inanan, inanılan namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona (inanana) geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. İnanç sözleşmesi, anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, ancak yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile i yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, makine ile yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış, parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa, HUMK'nın 292. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi "tanık" dahil her türlü delil ile ispat edilebilir. Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HUMK m. 236), yemin (HUMK m. 344) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Eldeki uyuşmazlıkta, yazılı delile, yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir delile veya yemin deliline dayanılarak iddia kanıtlanmadığından davanın reddi yerine istemin hüküm altına alınması doğru olmamıştır. Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan hükmün (BOZULMASINA), peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.06.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.