MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 09.02.2015 gün ve 2014/8713 Esas, 2015/12999 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmün davalı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizce hükmün onanmasına karar verilmiş olup, davalı Hazine vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ... tarafından davalı Hazine aleyhine 2981 Sayılı Yasanın 10/son maddesi uyarınca açılan tapu iptali ve tescil davaları sonucunda, 1389 ve 1976 parsel sayılı taşınmazların .... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25.12.2001 tarih ve 726-792 sayılı ilamıyla, 3562 parsel sayılı taşınmazın ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 27.12.2002 tarih ve 828-938 sayılı ilamıyla davacı ... adına tescillerine karar verildiği ve bu kararların deracattan geçmek suretiyle kesinleştikleri anlaşılmaktadır.Davacı ...; Tapu Müdürlüğü tarafından mükerrer kadastro nedeniyle 1389, 1976 ve 3562 parsel sayılı taşınmazlarda miktar tenzilleri yapıldığını, ancak ... İlçesindeki tapulama çalışmaları sırasında Hazine adına tescil edilen 55, 58, 155 ve 243 parsel sayılı taşınmazların Hazine mülkiyetinde olmaları nedeniyle 1389, 1976 ve 3562 parsellerle çakışan alanlarının 2981 sayılı Yasa kapsamında belediyelerine devri gerektiğinin kesinleşmiş mahkeme kararları ile tespit edildiğinden, bu kısımların mükerrer tapulama nedeniyle tapu iptali yoluna gidilemeyeceğini ileri sürerek, 55, 58 ve 243 sayılı parsellerin tamamı ile 155 sayılı parselin .... İlçe sınırları içinde kalan kısmının tapu kayıtlarının iptali ve belediye adına tescili isteğiyle eldeki davayı açmıştır.Gerçekten de; 1389, 1976 ve 3562 parsel sayılı taşınmazlar hakkında verilen tescil kararlarının kesinleşmesinden sonra, mükerrer kadastro nedeniyle anılan parsellerin mükerrer kısımlarının 15.09.2004 tarihinde terkin edildikleri, ancak terkin edilen kısımlarda Hazine adına kayıtlı ve dava konusu edilen parsellerin bulunduğu görülmektedir. Öte yandan, taraflar arasında görülen davalar sonucu çekişmeli alanlar bakımından verilen tescil kararlarının kesinleşmesiyle taraflar bakımından kesin hüküm oluşturacağı ve tarafları bağlayacağı kuşkusuzdur. O halde; somut olayda iddia, hükmen tescilli alanın yolsuz olarak terkin edildiğinden bahisle mülkiyetin iadesine yönelik olup; uyuşmazlığın, taraflar arasında kesin hükme konu alanın infaza elverişli biçimde belirlenmesiyle çözüme kavuşturulacağı açıktır. Ne varki, mahkemece yapılan araştırma ve soruşturmanın hükme yeterli ve elverişli olduğu söylenemez. Zira, dosya kapsamındaki bilirkişi raporları ve ekleri olan krokiler incelendiğinde; 1389 parsel sayılı taşınmazın 243 sayılı parselle tamamen, 55 ve 155 sayılı parsellerle kısmen çakıştığı; 1976 parsel sayılı taşınmazın 55 ve 155 sayılı parsellerle kısmen, 3562 parsel sayılı taşınmazın da 155 sayılı parselle kısmen çakıştıkları; farklı bir ifadeyle, dava konusu 243 sayılı parselin tamamen 1389 sayılı parsellin; 55,58 ve 155 sayılı parsellerin ise kısmen 1389, 1976 ve 3562 sayılı parsellerin eski sınırları kapsamında kaldıkları görülmesine rağmen; 55 ve 58 sayılı parsellerin tamamı bakımından kabul kararı verilmiş ve 155 sayılı parselin yüzölçümü 51386,73 m2 olduğu halde ".... Belediyesi sınırları içinde kalan 51607.26 m2lik alanın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline" şeklinde infaza elverişli olmayacak şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Diğer taraftan; mahkemece yapılan keşifler sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarından ilk keşif sonucu düzenlenen rapor ve eki krokiler ile ek krokili raporda 155 sayılı parselin .... ilçe sınırları içerisinde kalan ve A harfi ile gösterilen alanın 51607,26 m2 olduğu bildirilmiş olup, bu alan içerisinde dava dışı imar parsellerinin de (5990 ada 1,4,5,6,7,8,10; 5991 ada 1,2,10,11; 6000 ada 1; 6001 ada 1 sayılı imar parsellerinin) kaldığı, sonradan düzenlenen bilirkişi raporunun eki krokiden anlaşılmaktadır. Yine, bu parsellerin 1389,1976 ve 3562 sayılı parsellerle ilgilerinin bulunmadığı da görülmektedir. Ayrıca, mahkemece yapılan ikinci keşif sonucu düzenlenen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda 155 sayılı parselin 1389, 1976 ve 3562 parsellerle çakışan kısımlarının toplamı 44456,83 m2 olarak bildirilmiş olup, rapor eki krokide de A harfi ile işaretli bir alan bulunmamaktadır. Aynı krokide, 55 sayılı parselin kısmen 1975 ve 1387 sayılı parsellerle, 58 sayılı parselin de kısmen 1384 sayılı parselle çakıştığı görülmekte olup; 1384 sayılı parsel ile yukarıda belirtilen imar parsellerinin dava dışı kişiler adlarına kayıtlı oldukları da Dairemizin geri çevirme kararı sonrası getirtilen tapu kayıtlarıyla sabittir. O halde, mahkemece üçüncü kişilere ait ve dava dışı taşınmazları da kapsar biçimde yazılı olduğu üzere hüküm kurulması da isabetsizdir. Hal böyle olunca; öncelikle dava konusu parsellerin ilk tesislerinden itibaren geldi ve gitti kayıtları denetlenebilir ve beyan ile şerhleri de gösterir biçimde tapu kayıtları (kütük sayfaları) ile 155 sayılı parselin kısmen bedele dönüşen alanıyla ilgili bilgi ve belgelerin temin edilmesi, çekişmeli taşınmazların mevcut krokilerinin getirtilmesi, ondan sonra uzman bilirkişiler aracılığıyla mahallinde yeniden keşif yapılmak suretiyle yolsuz terkin edildiği ve kesin hüküm kapsamında olduğu iddia edilen alanların kuşkuya yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi, böylece toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle infaza elverişli biçimde bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Anılan bu hususlar karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davalı Hazine vekilinin karar düzeltme talebinin HUMK'nun 440. maddesi uyarınca kabulü ile Dairemizin onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme kararının belirtilen sebeplerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 09.02.2015 tarih ve 2014/8713 Esas, 2015/1299 Karar sayılı onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda belirtilen sebeplerle BOZULMASINA, 04.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.