Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 7803 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2602 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : Antalya 8. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/09/2013NUMARASI : 2012/38-2013/382Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 20.01.2012 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 10.09.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDavacılar, A..K..Mahallesi ..ada ..parsel .. nolu bağımsız bölümü murisleri İ.. Ç..ın Antalya 2 noterliğinin .. tarih.. yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile davalı T.. K..'den aldığını, satış bedelinin tamamının peşin ve nakten ödendiğini, taşınmazı önce kendisinin kullandığını, daha sonra Almanyada kalp krizi geçirince taşınmazla ilgilenemediğini, bu sebeple taşınmazın uzun süre boş kaldığını, daha sonra İ.. B.. isimli kişiye kiraya verdiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.Davalı, zilyetliğin hiçbir zaman teslim edilmediğini, satış vaadi sözleşmesindeki bedelin tamamının ödenmediğini, zamanaşımı süresi yönünden davanın reddedilmesi gerektiğini, taşınmazın tüm emlak vergilerinin kendisi tarafından ödendiğini, taşınmazda kendiliğinden tadilat yapan bir kişiyi görünce ona izin vermediğini, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, sözleşmenin 1983 yılında yapıldığı davalı tarafın taşınmazı davacı tarafa teslim etmediği zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.Davacı satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazın satışının vaat edildiğini, bedelinin ödendiğini ve taşınmazı teslim aldığını belirterek tapu iptali ve tescil istemiştir.Davalı ise satış bedelinin ödenmediğini ve taşınmazın karşı tarafa teslim edilmediğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu savunmuştur. Davacı noterde usulüne uygun düzenlenmiş geçerli bir sözleşmeye dayanmıştır. Bu sözleşmede bedelin nakten ve peşinen alındığı belirtilmiştir. Ayrıca satış vaadi borçlusu tarafından “mezkur satış konusu bağımsız bölüm ve payı ile hiçbir ilişiğim kalmamıştır” şeklinde beyanda bulunulmuştur. Taşınmazın resmi senette davacıların murisi İ.. Ç..'a teslim edildiği belirtildiğinden teslim ile ilgili davalıya yemin teklif edilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca tanık İ.. B.. 'da dava konusu yeri İ.. Ç..'tan Kenan isimli şahıs aracılığı ile kiraladığını beyan ederek teslim hususunu doğrulamıştır.Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar. Ancak satışı vaat edilen taşınmaz sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmez.Bu itibarla mahkemece tarafların işin esasına yönelik tüm delilleri toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.SONUÇ. Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 11.6.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.