Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7389 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3204 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Saray(Tekirdağ) Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/06/2004NUMARASI : 2002/205-2004/275Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 17.06.2002 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 10.06.2004 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı M..Ç.. mirasçısı S.. A.. vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, TMK'nın 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil, istemine ilişkindir.Davalı, davacının 327 m2 yerin adına tescilini talep ettiğini oysa davacıya 323 m2 yer sattığını, taşınmazın 323 m2'lik bölümü hakkında açılan davayı kabul ettiğini, fazlaya dair istemin reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.TMK'nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK'nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir. TMK'nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiası ileri sürülebilir.Malzeme sahibinin TMK'nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır; a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır; TMK'nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK'nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.b) İkinci koşul ise yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. c) Üçüncü koşul, yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir. Değinilen üç koşulun yanı sıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;Davalı Ö.. Ç..'ye ait ..parsel sayılı taşınmazın önce ortak murisleri H.. Ç..ye ait olduğu ve ortaklığın satış yolu ile giderilmesine karar verilmesi üzerine yapılan ihale sonucunda taşınmazın davalı Ö.. Ç.. tarafından satın alındığı ve satın alındıktan sonra da 323 m2 kısmına karşılık gelen kesiminin davalı tarafından davacıya satıldığı, bu kesimdeki yapının onun muvafakati ile davacı tarafından yapıldığı mahkemece belirlenmiş, tescili talep edilen bölümün 3194 sayılı İmar Kanununun 18/son maddesi uyarınca ifrazının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemece yapılan araştırma ve soruşturma hüküm kurmaya yeterli değildir. Bu durumda mahkemece yukarıda yazılı ilkeler doğrultusunda araştırma yapılarak; ifraz krokisi yazı ekinde gönderilerek tescili talep edilen 327 m2'lik kesimin ana taşınmazdan ifrazının mümkün olup olmadığı, ilgili belediye başkanlığından sorulup sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 04.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.