MAHKEMESİ : Lüleburgaz 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/11/2013NUMARASI : 2010/228-2013/566Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 07.06.2010 gününde verilen dilekçe ile ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil birleştirilen dava ile ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın davalı T.. Y.. yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine, birleştirilen davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine dair verilen 14.11.2013 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 23.06.2015 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. Y.. G.. geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_ K A R A R _Dava, ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptali isteğine ilişkindir.Davacı-davalı, B...Noterliğinin 23.09.2009 tarihli 76.. yevmiye no'lu ölünceye kadar bakım sözleşmesi gereğince dava konusu 167 ada 1 parsel 5 no'lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptaliyle adına tescilini istemiştir.Bir kısım davalılar-davacılar vekili, bakım alacaklısı murisin akit tarihinde ehliyetsiz olduğunu, dava konusu akit dışında aynı gün düzenlenen iki ayrı ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile mirasçılar L.. Ö.. ile H.. D..'a birer dairenin, yine aynı gün düzenlenen iki ayrı vasiyetname ile de bankadaki paranın ve M... Köyündeki taşınmazların davacı ile davalı mirasçılar L.. Ö.. ile H.. D..'a 1/3'er pay şeklinde bırakıldığını, murisin hastalığı ve yaşlılığından faydalanılarak diğer mirasçıları mahrum bırakmak ve mal kaçırma amacı ile murisin malvarlığının üç kişi arasında pay edildiğini belirterek davanın reddini savunmuş, birleştirilen dava ile de aynı nedenlerle ölünceye kadar bakım sözleşmesinin iptalini istemiştir.Mahkemece, sözleşmenin diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl davanın davayı kabul eden davalı T.. Y.. yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine, birleştirilen davanın ise sözleşmenin iptali talebinin asıl davada ileri sürülebileceği, ayrı dava açmakta hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.Kaynağını Borçlar Kanununun 511. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmeleri, anılan kanunun 512. ve TMK'nın 545. maddesi gereğince resmi şekilde düzenlenmelidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen ölünceye kadar bakım sözleşmelerine değer verilerek tapu iptali ve tescil hükmü kurulması mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 6.2.2008 tarihli ve 2008/14-70 2008/104 sayılı Kararı)Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu yada onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.Açılan davada bakım alacaklısı mirasçılarının, bakım borçlusunun edimini yerine getirmediği savunması, sözleşmenin bakım borcu yerine getirilmediği iddiasıyla feshini isteme hakkı bakım alacaklısının sağlığında kullanması gereken bir hak olduğundan dinlenmez.Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir.Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;Davacının tescil isteğinin dayanağını oluşturan ölünceye kadar bakım sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısı murisin ehliyetsiz olduğu iddia edilmiş ise de Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun 27.04.2012 tarihli raporunda muris N.. Ş..'ün sözleşmenin düzenlendiği 23.09.2009 tarihinde hukuki ehliyetinin tam olduğu belirtilmiştir. Ölünceye kadar bakım sözleşmelerinde bakıp gözetme borcunun kapsamı ne aktin başında ne de devamı sırasında belli olmayıp, bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Esasen ölünceye kadar bakma aktini hizmet aktinden ayıran unsur da bu yöndür.Borçlar Kanununun 511. maddesi, bakım alacaklısı yönünden gerçek kişi olması dışında özel bir nitelik öngörmemiştir. Bakım alacaklılarının akit anında özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak kanunda bulunmayan bir unsur ilave etmek olur. Aksi kararlaştırılmadıkça aktin, bakım alacaklısına sağladığı menfaatler sosyal duruma uygun ikamet, beslenme ve giyinme, görüp gözetme gibi ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu ihtiyaçların karşılanmasını sağlayacak maddi desteğin ne olacağını önceden kestirmek mümkün olamaz. Bu sebeplerle mirasçı olabilecek kimselerle yapılmış olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapılması sırasında özel bakıma muhtaç bulunmamak veya akitten sonra çok kısa yaşamak, bu aktin mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak yapıldığını kabule yeterli değildir. Mahkemece, murisin malvarlığının değeri, mirasçıları davacı ile davalılar L.. Ö.. ve H.. D.. dışında diğer mirasçılarına hiçbir şey bırakmadığı gerekçesiyle aktin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı yapıldığı kabul edilmiş ise de, murisin dul ve çocuksuz olarak vefat ettiği, mirasbırakanın yaş ve sağlık durumu itibariyle bakıma muhtaç olduğu ve bakım borçlusunun akit öncesi ve sonrası murise baktığı dosya kapsamıyla sabit olup; aktin mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı yapıldığı ispatlanamadığından asıl davanın kabulüne ve birleştirilen dava yönünden ölünceye kadar bakım sözleşmesine ilişkin itirazların niteliği de dikkate alınarak hukuki yararın mevcut olduğu anlaşıldığından esastan reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı-birleştirilen dosya davalısı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtay 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.