Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 649 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8386 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :Tüketici MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 14.09.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 22.11.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A RDava, yüklenicinin temlikine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davalı ...'nun tapuda malik olmadığı, diğer davalı...aleyhine açılan davadan da feragat edildiği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairemizce dava konusu bağımsız bölümün tapusunun satıcı yüklenici ... adına tescil edildiği gerekçesi ile bozulmuştur.Bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar yine Dairemizce “ ....bozma kararından sonra dava konusu bağımsız bölüm yüklenici davalı ... tarafından ...' na devredilmiş olduğundan HMK'nın 186. maddesi gereğince işlem yapılmak üzere” ikinci kez bozulmuştur.Mahkemece bu kez ödenmeyen bakiye bedelin davacı tarafından ödenmemiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; karar Dairemizce üçüncü kez davacının yeni malik ...e karşı açtığı tapu iptali ve tescil dosyasının eldeki dosya ile birleştirilmesi gerektiği belirtilerek bozumuştur.Mahkemece bozma kararına uyulmuş, davacının yeni malik ...'na karşı açılmış olduğu muvazaaya dayalı tapu iptali ve tescil davası görülmekte olan bu dava ile birleştirilmiş ve bu kez yeni malik ile yüklenici arasında muvazaa olduğu ispatlanamadığı, satış bedelinin ödenmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.Hukukumuzda, kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden geri alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzeninin sağlanması düşüncesiyle, satın alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat, hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir.Belirtilen ilke, ...’nun 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde hükme bağlanmış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddede “bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır. Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Somut olaya gelince; Davalı ...in davalı ...'ın damadı olduğu ve dava konusu taşınmazı tapu kaydına 08.01.2009 tarihinde davacı lehine konulan satış vaadi şerhini görerek satın aldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı Mehmet'in iyiniyetinden söz edilemez. Davalılar arasındaki satış işleminin muvaazalı olduğunun kabulü gerekir.Ayrıca,... Noterliği'nin 18.07.2000 tarihli ve 15476 Yevmiye nolu düzenleme şeklindeki taşınmaz mal satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak davalı yüklenici ...'na bırakılan dava konusu dairenin davacıya ... Noterliğinin 12.11.2002 tarihli ve 19248 yevmiye no'lu taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ile kaba inşaat halinde üçyüzmilyon TL bedel karşılığı temlik edildiği, satış bedelinin peşin olarak alındığı belirtilmektedir. Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesi resmi olarak düzenlendiğinden geçerlidir. Resmi şekilde düzenlenen taşınmaz mal satış sözleşmesinden sonra taraflar arasında haricen düzenlenen sözleşme kapsamında taşınmaz malın satış bedelinin 36.000.000.000 TL olarak kararlaştırıldığı, bu bedelin bir kısmınn davacı tarafından nakten ödendiği, kalan bölüm için 8.900.000.000 TL lik senet düzenlendiği anlaşılmıştır. Bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Davacı vekili 01.02.2011 tarihli oturumdaki imzalı beyanıyla sözleşme bedelinin 9.500,00 TL'lik kısmının davalıya ödenmediğini bildirmiştir. Yüklenici tarafından davacı aleyhine ödenmeyen senetler nedeniyle 1. İcra Müdürlüğünün 2006/10879 Esas ve 2006/11675 Karar sayılı dosyalar ile takip başlatılmıştır. Bu nedenle mahkemece, davacı tarafa takibe konu borcun ödenmesi için süre verilmesi ve ödendiği takdirde davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.