Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 641 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15112 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Fethiye 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/06/2013NUMARASI : 2012/125-2013/687 Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.03.2012 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.06.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _K A R A R_Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Davacı, paydaşı olduğu 290 ada 6 parsel sayılı taşınmazda davalının önceki paydaş C. İ. payını 07.10.2011 tarihinde satın aldığını ve kendisine bu satış işleminin bildirilmediğini ileri sürerek önalım nedeniyle davalı payının tapu kaydının iptalini ve adına tescilini istemiştir.Davalı vekili, dava konusu taşınmazın çok önceden haricen satın alındığını ve akabinde düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile satın alındığını ancak devir işleminin tapuda sonradan yapıldığını, paydaşlar arasında fiilen taksim edildiğini, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.Somut olaya gelince; keşif, bilirkişi rapor ve krokisi ile tanık beyanlarından krokide “A” harfli kırmızı taralı bölümde davacıya ait iki katlı sarı renkli evin bulunduğu ve bu kısmın davacı tarafından kullanıldığı, krokide “B” harfi ile gösterilen ve duvarlarla çevrili alanda dava dışı paydaş S. Ç. ait iki katlı mavi renkle gösterilen evin bulunduğu ve onun tarafından kullanıldığı, krokide “F” harfi ile gösterilen ve kısmen taşınmaz içinde kısmen imar yolunda kalan beyaz renkli tek katlı evin ise davalı tarafından 1999 yılından beri kullandığı bu durumda davacı ile davalıya pay satan Celal İnce'ye tebean davalının imar uygulamasından önce dava konusu taşınmazda paylarına karşılık gelmek üzere belirli yerleri gecekondu yapmak suretiyle kullandıkları, bu kullanım biçiminin imar uygulamasından sonra da devam ettiği tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Önalım davalarında fiili taksime değer verilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olması gerekmez. Davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişilerin kullandığı ayrı ayrı bölümler var ise satıcı zamanında kullanıma karşı çıkmayan, o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı nedeni ile önalım hakkını kullanması Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Mahkemece, dava konusu taşınmazda fiili taksimin varlığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmünün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.