Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 637 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 14102 - Esas Yıl 2012
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 01.04.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 19.06.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazın sit alanında kalması nedeniyle 2981 sayılı İmar Affı Yasası gereğince davacıların mirasbırakanı, Neyyire adına tapu kaydında mevcut şerhin 24.03.2005 tarihinde terkin edilerek 26.03.2009 tarihinde tebliğ edildiğini, süresi içinde idare mahkemesinde iptal davası açılmadığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, taşınmazın bulunduğu yerin Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 02.08.1995 tarih 6898 sayılı kararı gereğince sit alanı ilan edildiği gerekçesiyle tahsis şerhinin terkin edilerek tahsis sahibi Neyyire'ye tebliğ edilmesine rağmen davacıların murisi Neyyire tarafından idare mahkemesinde dava açılarak iptal kararı alınmadığı, bu nedenle tapu tahsis belgesinin olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.Davadaki istemin dayanağı, 21.02.1986 tarihli tapu tahsis belgesidir. Kayıtlardaki tapu tahsis belgesi verildiğine ilişkin şerhin tahsisi yapan idare tarafından taşınmazın bulunduğu alanın İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 02.08.1995 tarihli ve 6898 sayılı kararı ile sit alanı kabul edilmesi üzerine terkin edildiği görülmektedir. Kısaca İmar Affı Kanunu olarak bilinen 2981 sayılı Kanunun "istisnalar" başlıklı 3. maddesi hükmüne göre, kanunun İstanbul ve Çanakkale boğazları ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca belirlenmiş ve belirlenecek yerlerde uygulama olanağı yoktur.5563 sayılı Kanunla Değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 11. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesine göre "Ancak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca birinci grup olarak teşci ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yolu ile iktisap edilemez" hükmü getirilmiş, böylelikle yeni düzenlemede "....birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarını" kazanı la mayacağı öngörüldüğünden doğal sit alanları ve üçüncü derece arkeolojik sit alanlarında bulunan taşınmazların koşulları oluştuğu takdirde kazanılmaları olanaklı hale gelmiştir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763- 864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın lO/c-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın tapu kaydına idare tarafından konulan tapu tahsis belgesi şerhinin taşınmazın sit alanında kaldığından terkin ettirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir.Öncelikle tapu tahsis belgesinin halen geçerli olup olmadığının araştırılması için iptal kararının getirtilmesi, usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin belirlenmesi, sit alanında kaldığı belirtilmesine rağmen ilgili belgelerin dosya içinde bulunmadığı anlaşıldığından merciinden getirtilerek dava konusu taşınmazın sit alanında kalıp kalmadığının mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile belirlenmesi gerekir.Bu durum karşısında yukarıda belirtilen ilkeler de gözetilerek tescil isteğinin kabulü için yasal koşuların oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucu doğrultusunda bir karar vermek gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın (BOZULMASINA), peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 18.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.