Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5855 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6679 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Sulh Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, 13.07.2012 gününde verilen dilekçe ile mirasçılık belgesi verilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, mirasçılık belgesinin verilmesi istemine ilişkindir.Davacı ..., 837 parsel sayılı taşınmazın ... oğlu ...adına kayıtlı olduğunu ancak ... oğlu ...'in mirasçılarının bulunamadığını ve tespit edilemediğini, TMK 501 ve 594. maddeleri gereğince Hazinenin son mirasçı olduğundan taşınmazın adlarına tescilinin gerektiğini belirterek ... ...oğlu ... in mirasçısı olduğuna dair mirasçılık belgesinin verilmesini istemiştir.Mahkemece, taşınmazın intikal gördüğü ve sonrasında satışının yapıldığı ve ... adına kayıtlı olduğu, nüfusta iki adet ... oğlu ... 'in kayıtlı olduğu ve mirasçılarına ulaşılamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.Mirasçılık belgesi verilmesi veya iptali istemine ilişkin davalar murisin mirasçıları, mirasçıları yoksa son mirasçı sıfatıyla Hazine ya da mahkemece yetki verilmek koşuluyla üçüncü kişiler tarafından açılabilir.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/145 Esas sayılı dosyasında davacı Hazine tarafından dava dışı kişiler ve bu kişilerden taşınmazı satın alan ...'e yolsuz tescil nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açıldığı, davanın kabulüne karar verildiği ve bu kararın Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2013/22980 Esas, 2014/1068 sayılı Kararı ile "Hazinenin açtığı mirasçılık belgesi istemli davanın sonucunun beklenmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulduğu ve yargılamanın derdest olduğu anlaşılmıştır.TMK'nın 30. maddesinde doğum ve ölümün nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunabileceği, nüfus kütüklerinde kayıt bulunmaması veya bulunan kaydın doğru olmadığının anlaşılması halinde gerçek durumun her türlü delille kanıtlanabileceği açıklanmıştır. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca getirilme ilkesi geçerli olup, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Hakim, talepte bulunan tarafların iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü deliller ile yetinerek karar vermek zorundadır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re'sen araştırma prensibi geçerlidir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir.Somut olaya gelince; muris Derviş oğlu Halil'e ilişkin iki ayrı kaydın bulunduğu, tapu kayıtlarında isminin geçtiği ve vergi kaydında muallim olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. Hasımsız açılan mirasçılık belgesi verilmesi davalarında mirasçılığın her türlü delille kanıtlanabileceği, mahkemece mirasçılık belgesi istenen kişinin namı müstear veya hiç yaşamadığı belirlenmedikçe davanın reddine karar verilemeyeceği kuşkusuzdur. O halde son mirasçı sıfatıyla Hazine tarafından dava açıldığı gözönüne alınarak tapu kayıtları, kadastro tutanakları getirtilerek mahallinde keşif yapılmalı, yapılacak keşifte mahalli bilirkişi ve yaşıyorlarsa tespit bilirkişileri ve tanıklar dinlenmeli ve elde edilen beyanlarla nüfusta mirasçıları halen yaşıyor olan 1886-1916 yıllarında yaşamış olan ... ve ... oğlu ...ya da 1890 doğumlu ... ve ...oğlu ...olup olmadığı üzerinde durulmalı, nüfusta kayıtlı olan bu kişilere ilişkin bilgiler tanık ve mahalli bilirkişilere sorularak tüm aramalara rağmen mirasçısı bulunamaz ise TMK'nın 501. maddesi gereğince son mirasçının Hazine olduğu düşünülmelidir.Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 26.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.