MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 12.02.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil ve elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... vekili, davalı ... ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:_K A R A R_Davacı vekili, davacının maliki olduğu ... parsel sayılı taşınmazın karşısında bulunan ... ada ... parselin imar planında park alanı olarak düzenlendiği halde konut alanına dönüştürülüp yerleşime açılarak davalı şahıslara satıldığı, davalı gerçek kişilerin yapı inşasına başladıkları, açılan idari dava ile 08.02.2000 tarihli ve 91 sayılı ... Belediye Meclis kararı ile kabul edilen uygulama imar planı iptal edilmekle ... ada ... parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü, iptali gerektiği, ayrıca davaya konu taşınmazın yerleşime açılmasının Kıyı Kanunu ihlal ettiği gibi, davacının göl manzarası bulunduğu düşüncesi ile satın aldığı taşınmazının manzarasını kapatacak şekilde yapı inşa etmenin de komşuluk hukuku ile bağdaşmayacağını, bu nedenlerle ... ada ... parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptalini, davalıların bina yapmak ve hafriyat çalışması yapmak şeklindeki elatmalarının önlenmesini, taşınmazın eski hale iadesini istemiştir.Davalılar davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, imar düzenlemesinin iptaline karar verildiği, dava konusu taşınmazın dayanağını teşkil eden işlemin iptali ile tescilin yolsuz tescil durumuna düştüğü, davacının bu davayı açmakta hukuki menfaatinin ve davacılık sıfatının bulunduğu gerekçesi ile ... ada ... parsele yönelik davalıların müdahalesinin men'ine taşınmazın müdahaleden önceki durumuna dönüştürülmesine, karar verilmiştir.Hükmü, davalı ... vekili, davalı ... vekili, davalılar ... vekili temyiz etmiştir.Tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği) bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. Hemen belirtmek gerekir ki; imar şuyulandırmasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK'nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Bu durumda da dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.Öte yandan, sicil dayanağı idari işlem hukuki geçerliliğini koruduğu sürece, sicil kaydının dayanaksız olduğundan söz edilemeyeceği ve bu nedenle de tapu iptal ve tescil davasının dinlenemeyeceği tartışmasızdır.Somut olayda; davaya konu edilen ... ada ... parsel sayılı taşınmaz 24.12.1998 tarihli ve 6365 sayılı encümen kararına dayalı olarak yapılan imar uygulamasında arsa vasfı ile tescil edilen imar parseli olup sicil kaydının dayanağı olan encümen kararının iptal edildiğine ilişkin kesinleşmiş bir idare mahkemesi kararı dosyaya sunulmadığı gibi davacının da bu uygulamaya esas idari işlemin iptal edildiğine ilişkin bir iddiası bulunmamaktadır. Sicilin oluşumuna esas idari işlem iptal edilmediği sürece de tapu iptali ve tescil talepli davanın dinlenme imkanı yoktur.Kaldı ki, imar planının iptal edilmiş olması ... ada ... parsel sayılı taşınmazın mülkiyet durumunu etkilemediği gibi davacının da davaya konu bu taşınmazda mülkiyet hakkının bulunmadığı tartışmasızdır.Buna göre, davacının tapu kaydının iptali talebi yönünden aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.Ayrıca, dava dilekçesi tapu iptali yanında komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve taşınmazın eski hale getirilmesi taleplerini de içermektedir.TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davlarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez. Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır. Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengeleri gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir. Bunun için de mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir. Bu nedenle davacının komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve taşınmazın eski hale getirilmesi taleplerinin karşılanması için mahallinde keşif yapılmalı, davacının zararının oluşup oluşmadığı, yukarıda belirtilen ilkelere göre araştırılıp, komşuluk hukukuna aykırılık var ise nasıl ve ne şekilde giderileceği uzman bilirkişi raporu ile tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.Mahkemece, açıklanan bu hususlar dikkate alınmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.