MAHKEMESİ : Buldan Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 05/06/2013NUMARASI : 2011/162-2013/186Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 08.07.2011 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05.06.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ile davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A RDavacı, maliki olduğu 109 ada 18 parsel sayılı taşınmazında bulunan su kaynağının davalının 109 ada 14 parsel sayılı taşınmazda açtığı su kuyusu nedeni ile kuruduğunu belirterek davalının suya elatmasının önlenmesini istemiştir.Davalı vekili, davalıya ait kuyunun ruhsatlı olduğunu, keşifte kuyu tecrübesi yapılmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davanın kabulü ile uyuşmazlığın davalıya ait 14 parsel sayılı taşınmazda bulunan su kuyusunun kapatılarak giderilmesine karar verilmiştir. Hükmü davalı ve davacı vekilleri temyiz etmiştir.TMK'nın 756. maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.Uygulamada kaynak; “yer altı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yer altı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yer altı suyu olarak kabul edilir.Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/3).Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20'nci maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yer Altı Suları Kanunu 1-6. madde).Somut olayda; mahkemece tarafların dava konusu suya olan ihtiyaçları, dava konusu kuyuların birbirini etkileme oranı, davalı kuyusunun kapatılması durumunda suyun eski haline gelip gelmeyeceği bilirkişi raporu ile tespit edilmeden eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu hususların yanında mahkemece davacı tarafça yapılan yargılama giderleri hakkında karar verilmemesi de isabetli olmamıştır. Mahkemece suların en az olduğu dönemde jeoloji, fen ve ziraat bilirkişi eşliğinde keşif yapılarak öncelikle tarafların suya olan ihtiyaçları belirlenmeli, davacıya ait kaynağın davalılar tarafından sonradan açılan kuyudan hangi oranda etkilendiği hususu (pompaj vb. Testlerle) tespit edilmeli, davacıya ait kuyunun etkilendiği halde davacının ihtiyacına yetecek kadar suyu varsa davanın reddine karar verilmeli, davacının kuyusunun davalının sonradan açtığı kuyu nedeni ile kuruduğunun anlaşılması durumunda davalıya ait kuyunun kapatılması halinde suyun eski hale gelip gelmeyeceği tespit edilmeli, eski hale gelmeyeceğinin anlaşılması durumunda davacının karşılanmayan ihtiyacı kadar suyun, davalının kaynağından alınmasına ilişkin su alma düzeneği (rejimi) belirlenerek infaza elverişli hüküm kurulmalıdır. Değinilen yönler gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ve davalı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 02.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.