Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5646 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6016 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 18.12.2014 gün ve 2014/15812 Esas, 2014/14470 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:K A R A R Dava, davalı yükleniciden temlik alınan kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı, davalılardan yüklenici ...'ın arsa sahipleri ile aralarındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince kendi payına düşen dava konusu 7 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı arsa malikleri ... ve ..., davalı yüklenici ...'ın inşaatı tamamlamadan kaçtığını, giderken eksiklikleri tamamlaması için davacıya 24.500 TL bırakıp gittiğini, davacının yüklenicinin büro komşusu olduğunu, daireyi satın almasının söz konusu olmadığını, dava konusu binada yapılan tespitte inşaatın tamamlanmadığı ve tespit tarihine göre 53.500,00 TL'ye daha ihtiyaç olduğunun belirlendiğini, davanın reddini savunmuşlardır. Davalı yüklenici ve davalı ... 'nun vasisi davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu bağımsız bölümün tapu kaydının iptaline, hesaplanan eksik işler bedelinin oranlanarak davacı ve davalı arsa sahipleri adına belirlenen hisselerde tesciline dair verilen ilk karar Dairemizce; "Davanın ...'a da yöneltilmesi gerektiği, davacı ...'ye ...'a dava açmak üzere süre verilmesi, açıldığında yerel mahkemece eldeki dosya ile birleştirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda birleştirme kararı verildikten sonra mahkemece aynı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş, Dairemizce bu defa "Yerinde yapılan keşif sonrası düzenlenen uzman bilirkişinin rapor içeriğine göre yüklenicinin arsa sahibi ile aralarındaki inşaat sözleşmesi uyarınca edimini tam olarak yerine getirmediği, dava konusu bağımsız bölümün de içinde bulunduğu yapıdaki inşaat seviyesinin % 91,33 oranında kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davayı kabul eden 7 no'lu bağımsız bölümde 706/2400 pay sahibi olan Ahmet Kuşçu hakkındaki davanın kabulü, diğer davalı paydaşlar hakkındaki davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile mülkiyet aktarımı isteminin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir" gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece yargılamaya devamla "Davanın kısmen kabulü ile, dava konusu 7 nolu bağımsız bölümün tapusunun davalı Ahmet Kuşçu'nun 706/2400 hissesi oranında iptali ile davacı ... adına tapuya tesciline, diğer davalılar yönünden-dahili davalılar yönünden davanın reddine" karar verilmiş, bu karar Dairemizce onanmıştır.Davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dairemizin 09/10/2013 tarihli 2013/8429 E. 2013/12961 K. sayılı bozma ilamı ile davacının adına tescilini istediği 7 numaralı bağımsız bölümün kısmen tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline dair verilen karar dairemizce "Davalılardan davayı kabul eden paydaş Ahmet Kuşçu'nun payı oranında tescile karar vermek gerekirken" gerekçesiyle bozulmuş ise de bu paydaşın vesayet altında olduğu ve kabul iradesinin vasisi tarafından bildirildiği anlaşılmıştır. Ahmet Kuşçu vasisi tarafından kabul beyanının yapıldığı 22.02.2006 tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 92. maddesine göre davayı kabul, iki taraftan birinin (davalının), diğerininin (davacının) talep sonucuna muvafakat etmesidir. Davayı kabul eden davalı, bununla davacının dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istemiş olduğu hakkın varlığını kabul etmiş olur. Davayı kabul bir usul işlemidir ve davayı sona erdirmektedir. Kabulü tarif eden 92.madde hükmünde " iki taraftan biri" denilmekte ise de, bunu "davalı" olarak anlamak gerekir. Çünkü, davayı kabul etme yetkisi ancak kendisine karşı dava açılmış olan kişiye yani davalıya ait olabilir. Dava devam ederken yürürlüğe giren HMK.nun 308.maddesine göre de davayı kabul, "Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. (2) Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur." hükmünde de davayı kabul etme yetkisi ancak kendisine karşı dava açılmış olan kişiye yani davalıya ait olabileceği belirtilmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 462/8. maddesi gereğince vesayet makamının izni gereken hallerde, vasi tarafından bu izin alınmaksızın yapılan işlemlerle ilgili aynı kanunun 465. maddesinde vesayet altındaki kişinin vasinin izni olmaksızın yaptığı işlem hükmünde olduğu belirtilmiştir. Buna göre davalı ... vasisinin vesayet makamından izin almaksızın kısıtlı aleyhine sonuç doğuracak şekilde kabul beyanı, sonradan onaylanmadığı da dosya kapsamından anlaşılmakla hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz. Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak vasi tarafından gerekli izin ve ya icazet olmaksızın yapılan davanın kabulüne ilişkin beyana geçerlilik tanınmış ise de Hukuk Genel Kurulunun 03.02.2010 günlü, 2010/4-40 Esas ve 2010/54 Karar sayılı ilamda da belirtildiği üzere Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak”kın bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı, ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması, uygulanması gereken bir kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilmesi ve kamu düzeni ile ilgili (görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulması gibi) konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez. Dolayısıyla Dairemizce vasinin kabulü geçerliymiş gibi yapılan bozma maddi hataya dayalı olduğundan davacı yararına usuli kazanılmış hak sağlamaz. Bu itibarla yüklenicinin, arsa sahipleri ile aralarında adi yazılı şekilde düzenlenen 22.01.2001 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince arsa sahibine karşı edimlerini tam olarak yerine getirmediği anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile onamaya ilişkin Dairemizin 18.12.2014 tarihli ve 2014/15812 Esas, 2014/14470 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıdaki gerekçe ile BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, 20.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.