Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4930 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 5214 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDavacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.10.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 04.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalılardan Büyükşehir Belediyesi, ... Belediyesi ile ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:K A R A RDava, imar düzenlemesi işleminin iptali sebebiyle kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı dava dilekçesinde, 1454 (3005) parsel sayılı taşınmazın 745,90 m2 kısmının, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde ... Büyükşehir Belediyesi adına ihdasen tescil edilerek, adı geçen Belediyece yapılan imar uygulaması sonucu kamu alanında kullanılmak üzere terkin edildiğini, bu ihdas parselinin anılan miktarı üzerine de 4713 ada 2 sayılı imar parselinin oluşturulduğunu, ancak belirtilen şuyulandırma işleminin ve öncesinde aynı bölgede ... Belediyesince yapılmış olan 37 nolu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil ile tapu kayıtlarının eski hale getirilmesini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı ... aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar bakımından davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili, davalı Adana ... vekili ile davalı ... vekili ve davalı ... vekili temyiz etmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK'nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği, bu durumda da dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro tespit çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı Yasanın 3/2. maddesinde öngörülen belediyeye devri gereken taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet yasa gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazine'nin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan 775 sayılı Yasanın 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Yasa ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerekeceği açıktır. Ayrıca; kapanmış yollar bakımından da, 3194 sayılı Yasa'nın 17. maddesi hükmü uyarınca Belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.Somut olaya gelince; dava konusu 1454 sayılı parselin, ... Belediyesi tarafından 1998 yılında yapılan imar uygulamalarından sonra davalı ... Büyükşehir Belediyesi tarafından ihdas edilerek imar uygulamasına tabi tutulduğu, Büyükşehir Belediyesi’nin şuyulandırma işleminin idari yargı yerinde iptal edildiği dosya kapsamıyla sabittir. Yine, ... Belediyesi’nin 38 nolu düzenleme bölgesinde yaptığı imar uygulamasının davacı Hazine bakımından iptal edilmediği, başka bir ifadeyle hukuki geçerliliğini koruduğu, 37 nolu düzenleme bölgesinde gerçekleştirilen parselasyon işleminin ise idari yargı tarafından iptal edildiği bilinmektedir. Ne var ki, mahkemece, çekişmeli taşınmazın imar uygulaması öncesindeki niteliği kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulmamıştır. Mahallinde yapılan uygulama neticesinde temin edilen teknik bilirkişi raporu hükme elverişli ve yeterli olmadığı gibi, kendi içerisinde çelişkilidir. Bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmazın, Seyhan Belediyesi tarafından yapılan 38 nolu düzenleme kapsamında tescil harici alandan ihdas edildiği belirtilmesine rağmen dava konusu 1454 (3005) sayılı parselin ihdas beyannamesinde “751 sayılı parselin terkininden ihdas” edildiği belirtilmektedir. Dava konusu taşınmazın ... Belediyesinin hangi imar düzenlemesi içinde kaldığı, ... Belediyesi’nin şuyulandırması öncesi niteliği ile bu uygulama sırasında ihdas edilip edilmediği ve ihdas edilmişse hangi parsel olarak kimin adına tescil edildiği ve ayrıca uygulama sonucu akıbeti, yine ... Büyükşehir Belediyesi tarafından taşınmazın hangi şuyulandırma işlemine tabi tutulduğu ve yapılan imar uygulamasından önceki vasfı, başka bir deyişle hangi nitelikteyken ... Büyükşehir Belediyesi adına ihdas edildiği net bir biçimde saptanmamış ve Hazine ile ilgisinin bulunup bulunmadığı ve ayrıca belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hususu üzerinde de durulmamıştırO halde, değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tarafların tüm delillerinin toplanması, ihdas beyannamesinde belirtilen 751 sayılı kadastral parselin ilk tesisinden itibaren tapu kayıtlarının (kütük sayfalarının) ve dayanak belgelerin getirtilerek yapılan imar düzenlemelerinin ve ihdas beyannamesinin irdelenip, alınacak bilirkişi raporunun denetlenmesi, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.Kabule göre de taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmemesi isabetsizdir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ile davalılar ... ..., ..., ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.